Uyandığımdan beri kül rengi her şey. Çok yazasım geldi; ama ne yazacağım gelmedi. Esasında onlarca konum, yüzlerce cümlem, binlerce kelimem vardı hazırda. Çok bağımsızlardı, terk ettim hepsini.
Şimdi bir yandan düşünürken hikayemi, bir yandan da süreci değerlendireyim dedim. “Ne yazarsan yararına” demişti adam bana, aklıma geldi. Sonra kafasını kaldırmıştı tam arkamda duran tabloya gözlerini dikmişti bir de; “yararına ya da yarınına…” diye eklemişti. Nasıl yapıyorsun bunu adam? Nasıl en büyük roman kahramanı sen oluyorsun, nasıl her şarkı sana yazılmış, nasıl her filmdeki başrol sensin? Nasıl başarıyorsun bu kadar olmayı? Hep var olup, hiç yokolmamayı…
Ben hep kalemi de dili de benden kuvvetli olan adamdan korktum. Çünkü biliyorum; o adam istedikten sonra seni dünyayı ele geçirmeye bile ikna eder. İki dakikada kendinden soğur, üç dakikada ona bağımlı hale gelirsin. Bir de cümleleri! Ah evet cümleleri! Zordur cümlelerine katlamak öyle adamların. Dinleyip bir kerede anlayamazsın çünkü. Hep bir anlam ararsın. Altına bakmaktan bir süre sonra üstünü görmezsin, öyle şapşallarsın, toplayamazsın. Kalemi güçlü adam acılarını romanlardan, şarkılardan çalmıştır. Estetiktir onun acısı; sen zırlarken o yazar. En sinirli, bitik olduğu anda yine yazar. Çünkü bilir ki; boğulmak üzere olsa da yazdıkları onun can simidi olacaktır. Yazar; atar suya. Doğrudur, tam “bitti bu adam” dediğin anda öyle bir çıkar ki suyun dibinden en alacalı cümleleriyle!
Sen ıslanırsın, o kurur…
Bin bir uyku savaşı, seçemediğim kadar çok şarkı içinden kafamı çıkartıp etrafa bakıyorum şuan. Bakmışken de yazıyorum işte.
Ne yazarsam yanıma yarar… Yarınıma yarar… Şuanıma zarar; o ayrı.
Bir de şeye taktım kaç gündür; eskiden yazdığım yazıları okuyorum. Ne fena cümleler kurmuşum, ne kadar geçirmişim öyle! Sorsan kimi vurdun o yazıyla diye hedef aldığım kişiyi bile hatırlamıyorum!
Bu yazıyı hatırlayacağım ama…
İlk defa bu kadar mutluyken bu kadar takık bir yazı yazdım.
Takık ne ki?
Bu yazıya “adam” gözümün önüne geldiğinde başlamıştım. Şimdi gözümün önünde değil, ama gördüğüm her yerde sağ üst köşede, hayat kanallarımın logosu gibi; her görüntüde. Reklama girince gider mi?
Sormuştum adam’a “nasıl anlayacağım yazının bittiğini? Bıraksan sayfalarca gider benimkiler!” diye…
“Odaklandığın kişiden gidince kafan bırak kalemi” demişti.
Sanırım bitiremeyeceğim ben bu yazıyı bu durumda.
Sevgiler olsun,
Gökçe
GÖKÇE KURTOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER