Eğer nüfus cüzdanındaki doğum tarihin 1980ler ve üstü ise, çevrendeki tek bekâr sensen duyabileceğin sözler bellidir. Evlenmek ya da en azından bu konuda bir çaba göstermek zorundasındır. Kaçabilirsin ama saklanamazsın.
Seni evlendirme çabalarının iki sebebi olabilir: Ya ,evlilikleri için muhtemel bir tehlikeden korumak istemeleri ya da zavallı bekarlığından kurtulup aralarına katılmanı istedikleri içindir. Her türlüsünde aslında niyetleri gayet de iyidir. Ama senin bunu anlaman ve önüne attıkları, işaret ettikleri, seni itekleyip gösterdikleri veya zorlu bir tesadüfle kaktırılmış bir sürpriz süsü vererek tanıştırdıkları kişiyi kabullenmen zaman alır. Sen ne olduğunu anlayana kadar biri gelir o hiç de meraklı olmadığını kapar kaçar. Sen daha isteme ihtimalini düşünmeye bile fırsat bulamazsın. Ne de olsa o bir bekardır ve sadece evlenme yaşı geldiği halde evlenecek bir kadın ihtimali olmamasının verdiği telaşla ilk gördüğünden başlayıp nefes alan her şeye evlenilecek canlı gözüyle bakar. İlk ve her fırsatta gözüne soktukları o adam ya da kadın uzak durmak için sonsuz bir çaba içine sokar seni. Normalde tanışsan görüşsen belki ilgi duyacağın o adam ya da bu kadın her insan evladı her dünyalı gibi kovalandıkça kaçar çünkü. Sayısız ilişkiden dönmüş, hesabını kendi bile bilemediği bir kırık kalp koleksiyonu yapmış birini kolay kolay bir düzenin içine atamazsın. Belki de hiç aklında “biri” yokken zorla itiştiriverirler kafana. Kalbine sokuşturmaya çalıştıkları kişiyi belki de yolda görsen bir anda çarpılacaksındır ama gözüne sokulunca o biri illaki kaçar kaptırırsın.
Aslında her şey de böyle değil mi? Birinin etrafında pervane olur yanında bir dakika durmaya vereceğin fazladan 10 yılını hesaplarken, sana bir adım yaklaşsa başlarsın hızla uzaklaşmaya. İşte dünyalıların en büyük gafleti burada başlıyor olsa gerek. Kaçan kovalandığına inanan, kaçan balığın boyutundan dem vuran bizler; aslında, balık kaçarken kovalayan tarafından büyütülür haberimiz yok.
Peki ya kaçan balığın geliri iyi miydi acaba? Keşke onu daha çok tanıma fırsatı verse miydim ki kendime? Ömür boyu ihtiyacım olan lüksü ve ihtiyacı karşılayabilir miydi? İş sevmiyorsan da para seviyorsan daha çok kazandığıyla ilgilenirsin zaten sana kazandıracaklarıyla değil. Herkesin paraya ilgisi vardır ne kadar inkar etseler de. Elbette paradan daha değerli şeyler vardır ama onlara ihtiyaç duyana kadar para gayet de iyi bir dosttur çoğu zaman. Filmlerdeki sırf gururu için zengin babalarını hiçe sayan evlatları hiç anlayamamış olmamızın nedeni de budur aslında. Bu da ayrı konu tabi. Ama sonuç olarak şunu diyorum ki; sorar da sorarsın.Bir insanı tanımak. Ona bu fırsatı vermediğin için aslında kendini bu fırsattan mahrum edip etmediğini düşünürsün. Ama bir insanı tanımak. Bu daha çok cep telefonunu 3 yıl kullanıp neredeyse eskidiğini düşünecekken ekranındaki jelatini hala sökmemiş olduğunu farkına varmak gibidir bazen. Hani tam bitti keşfettim daha neyini göreceğim ki dersin bir şey olur öyle bir şey olur ki yeni biri duru karşında. Ya sana öyle gelir ya da zaten işin aslı öyledir.
Düşün düşün sonuca varamazsın ki yaşamak denen güzeller güzeli şeyin bulmacasında kayboluşunun ifadesidir.
Ama düşünmek de bir yere kadar değil mi? Ben diyorum son zamanda kilo almadım ben düşüne düşüne içim şişti o yüzden kilo almışım gibi duruyor. Of kapıyorum artık çok yazdı bu sefer. Başım da ağrıyor zaten uyuyacağım daha.
Köşem Sultan :)
https://twitter.com/#!/Fername
http://www.facebook.com/pages/Ferhan-Petek/40815501931
FERHAN PETEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER