>

DİĞER HABERLER

Uzun ara ve...

"En son Şubat’ın 24’ünde yazım yayınlanmış. Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı..." Mürsel Sezen'in yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Uzun ara ve...

En son Şubat’ın 24’ünde yazım yayınlanmış. Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı...

İş açısından en yoğun zamanlarım beş yıldır Mart ve Nisan ayları oluyor.
Üç derginin aynı anda yazı işleri müdürlüğünü yaparken durumum daha feciydi.
Şimdi bir tanesiyle daha rahat bir tempoda çalışıyor olsam da bu iki ayımı bir türlü kurtaramıyorum.
Fuarların yoğun olarak organize edildiği bu aylarda, herkes dergide haber olmak, röportaj yaptırmak, bir şekilde yer almak istiyor.
Dolayısıyla bu iki ayın içinde adeta kayboluyorum.

Bu Cuma akşamı fuar alanından çıktığımda bacaklarımdaki her kası hissedebiliyor ve nasıl sızladığını biliyordum.
Fakat koşuşturmaca bitti mi? Bitmedi tabii ki...
Özel hayatın ertelenmişliğinin acısını da çıkartmam lazımdı.
Bu yüzden Cuma akşamı fuar çıkışı Umur Talu’nun “Savaş ve medya” konulu toplantısını gittik. Beylikdüzü’nden Taksim’e ulaşmamız bir buçuk saati buldu.
Eski arkadaşlarla karşılaşıp bir başka mekanda sohbete devam etmeye kalktıysam da 22.30’dan sonra bedenim “evim ve yatağım” diye inlemeye başladı. Ben de kendimi hemen evime attım.
Cumartesi aylardır görüşemediğim arkadaşlarımla buluştum. Bizim evden karşıya geçmemiz 3,5 saat sürdü. Trafik herkesin sinirlerini alt üst etti. Kadıköy’e vardığımızda haşatımız çıkmıştı. Arkadaşlarımın programı 22.00’den sonra başlıyormuş ama ben ancak o saate kadar dayanabildim ve yine eve zor attım kendimi.

Pazar günü ise bütün hafta hasretini çektiğim bir organizasyon vardı.
Salomon adlı bir outdoor markası basına özel bir yarışma düzenlemişti, tekneyle Burgazada’ya gidilecek, bisiklete binilecek, tepeden iple inilecek, kanoya binilecek ve trekking yapılacaktı.
Normalde yarışmaya bayıla bayıla katılırdım ama bu yorgunluğun üstüne teknede kalıp güzel ve güneşli günün tadını çıkarmayı tercih ettik.
Yarışmaya katılanlar ise bol bol ter döktü.

Yoğun ve tuhaf bir sürecin içinden çıkmıştım.
İnsan bazen tüm dünyaya kapatıyor kendini. Sonra bir bakıyorsunuz ki “aaaa dışarıda hayat varmış!”
Dün dışarıdaki hayatı damarlarımda hissettim. İnsan bu tür zamanlarda alternatif yaşam biçimlerine çok özeniyor. Yanımdaki arkadaşım “Bu outdoor firmasında çalışanlar sürekli bu tür etkinliklerin içindedir. Ne kadar hoş bir iş yapıyorlar değil mi?” dedi.
“Sadece bu değildir” dedim ben de. Dışarıdan baktığınızda bazı işler çok cazip görünse de içine girince her şey değişebiliyor. Salomon Fransa’da çalışanlar daha şanslı bir hayata sahipmiş dedi firmanın satış ve pazarlama uzmanı. İşyerleri göl kenarındaymış, herkes işe t-shirtle şortla gidermiş. 4-5’ten sonra göle yüzmeye giderlermiş. Ahhhhh....ah....
Bu konuşmaların üstüne yanımızdan geçip giden bir Brezilya şilebine hasretle bakmadan edemedim. Hep gitmek istediğim Güney Amerika’ya doğru sakince süzülüyordu.
Peki oraya gitmek için nasıl bir iş tanımına sahip olmak lazım?

Geçen aylarda Alara Tarım firmasının haberini okudum gazetede. Bu firma 6 ay Türkiye’de, 6 ay da Arjantin’de kiraz üretimi yapıp İngiltere’ye satıyormuş.
6 ay İstanbul’da, 6 ay Buenos Aires’te yaşama hayalimi bu firma gerçekleştirebilir mi diye düşünmüştüm. Firmayla ilgili epey araştırma yaptım.
Yaşadığınız yer kadar, yaptığınız iş de önemli. Bu firmaya -nasıl bir şey katabilirim ki- onlar beni istihdam etsinler diye düşündüm. Hala da düşünüyorum.
Belki -doğru- bir iş tanımı yakalarsam bir gün böyle bir şileple hayallerime doğru yola çıkarım.
Kim bilir?

Mürsel Sezen


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>