>

KÖŞE YAZILARI | FERHAN PETEK

Eksiklerin Fazlalığı

Ne kadar da hapsolmuşuz cinsiyetlerimize? (Ferhan Petek)
 
   
 
 
     

Ne kadar da hapsolmuşuz cinsiyetlerimize? Nasıl çekinir hale gelmişiz paylaşmaktan her şeyi, en sevdiklerimizle bile. Böyle böyle ne güvenebilir olmuşuz ne de güvenilir belki de. Hayatın zorluğuna, yaşamın karmaşıklığına ve dünyanın yalanlığına atmışız suçu. Dünyanın yalan falan değil, içindekilerin yalancı olduğunu bile bile...

Yalanlar ve yanlış anlamalarla doldu hayatlarımız bir anda. Tüm ilişkileri temelinden sarstık "güven" kavramını kaybederek. Arınamadık cinsiyetlerimizden, karşımızdaki insanı yalnızca "insan" olarak görmeyi beceremedik. Birini değiştirmeye, aklımızdaki ya da hayalimizdeki kalıplara sokmaya çalışmadan; olduğu gibi sevebilmeyi beceremedik. O bir "karşı" cins olduğu sürece, bizim için hep sadece "karşımızda" oldu çünkü. Bir insanı, yalnızca tanımış olmanın bile ne kadar güzel olduğunu unuttuk. Birinn hayatına dokunup, bambaşka hikayelere ortak olma ihtimalinden o kadar uzaklaştık ki. Tanışmadığımız ve gerçekten tanımadığımız her insanın bizim için bir kayıp olabileceğini aklımızın ucundan bile geçirmedik. Karşılıklar bekledik, beklentilere battık. İsimlere, sıfatlara boğduk ilişkileri; sabırsız ve aceleci olmayı seçtik. Kendimizden uzaklaştık, hazır olmadığımız sorumluluklarda yüzdük; başedemeyince hayata çamur attık. Zamana bıraktık her şeyi sonra, zamanı reçetelere yazdık. Hep "geçti" zannettik. İş işten geçti, aşk bizden geçti, zaman geldi içimizi deldi de geçti sandık. Sil baştan başlamayı meziyet saydık. Oysa "kaldığın yerden devam etmek"ti bütün mesele. Herhangi bir sebep bulup, olmasa da uydurup "devam" edebilmek. "İyi" kalabilmek insan olmanın özü. Artık kimi ne kadar ilgilendiriyorsa... Yeniden de sevebilmek, sevmenin önce seven için ne anlam ifade ettiğini hatırlamak. Her şeyden önce "sevebilmek" korkmadan, vazgeçmeden, her şeye ve herkese rağmen.

Birinin gözlerinin içine bakmayı, onun özünü görmeyi aklımızdan bile geçirmeden; ondan yalnızca ne alacağımıza bakar olmuşuz. Bize kimin ne faydası, ne kadar faydası varsa o kadar yaklaşmışız başkalarına. Böyle böyle kendimizden uzaklaşmışız. Ya da çok vermişiz, hep vermişiz de almayı atlamışız. "Karşılıksız"lıklara kaptırmışız kendimizi ama karşılık alamadığımız her şey için biraz daha parçalanmışız. Belki fazla "pembe" kaçmışız, bazen "siyah"lığı abartmışız; bir de bakmışız "mavi"lere dalmışız ya da en kötüsü henüz rengimizi bulamamışız. Kendimizi sevmeden başkalarını sevmeye çalışmışız. Aşkı hissetmeden aşık olmaya kalkmışız. Yarım yarım dolanıp her şey "tamam"mış gibi yapmışız. Kendimize güvenemeden etrafa güven saçmışız. Yani her türlü ...

İşin özü ben derim ki, kendinizi en çaresiz, en mutsuz, en eksik, en kötü hissettiğiniz anda; hiçbir şeyi olmayan bir çocuğun gözlerine bakın. Orada sizi utandıracak bir umut ve sizi kıskandıracak bir mutluluk göreceksiniz.

Ferhan PETEK
Köşem Sultan ®
http://www.facebook.com/pages/Ferhan-Petek/40815501931
https://twitter.com/#!/Fername


FERHAN PETEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>