Uykulu olduğum için değil, koyuların arasından açıldıkları için fark ettim onları. Özgür, asi ve kararlı duruyorlardı. Üçü birden pis pis gülünce, katli vacip kıldılar. Zaten diğerleri o üçünü asimile edecek kadar iktidarlı değillerdi. Asıl böyleleri, diğerlerini peşinden sürüklerdi. Binlercesinin içinden o üçü. Günaydınları keyifsiz, adlarına okuttukları hutbe geçersizdi. Her daim aynanın yakınlarında olan cımbızı aldım. Bir devrim yanlısını öldürecektim az sonra. Diğerini ve diğerini ise peşinden. Köküne yakın yerden yakaladım onu. Ve çektim. İtiraz etmedi. Ayrıldı kökünden. İdam mangası dağıldı. Parmaklarımın arasına aldım ve incelemeye başladım ölüyü. Alabildiğine beyaz, ölebildiğine şaşkındı. Görebildiğime baktım ben de. Aynaya. Yirmi dört bakıyordum. Yirmi üç gösteriyordu. Jest konusunda cimri olduğunu, satın alırken söylemişlerdi aynanın.
Bekletemeden diğerini çektim. Yaygara çıkardı. Acıttı. Aldırmadım. Artık on sekizdim. Biraz kilo alsam kendime gelecek olduğum yıllara döndü zaman. Temmuz, iki bin. Savaş yılları, kıtlık korkusu. Cehaletin cezalandırıldığı dönemler. Derine inmeye korktum. Üçüncüsü hala oradaydı. Bu sefer aniden çektim. Acı duydum mu bilmiyorum. Ama olduğu kesin. Nereden mi anladım? Ayna. Delirmiş gibi gülüyordu. Çok istedim sussun. Fakat sekiz ay, bir hafta, üç gün boyunca nefes almadan güldü. Nihayet sustuğunda ise, neye güldüğünü anladım: üç aylıktım. Gözlerim kocaman, ağzım kırmızıydı, burnum, henüz burun denecek şekle gelmemişti. Tenim o kadar inceydi ki, damarlarımı sayabilirdiniz.
Sonrasında, yaşamımı nasıl sürdürdüm bilmiyorum. Yirmi dört yaşında bir kalbin, üç aylık bir bedende fazla barınabildiğini söyleyemem. Ama idare ettik sanırım. Sütten erken kesildim. Geç yürüdüm. Pek konuşmadım. Şimdilerde ise, dört yaşındayım. Çabuk büyüyorum. Bedenen yaşıtlarımı, fazla aptal buluyorum ama anaokulu bazen keyifli olabiliyor. Özellikle pasta börek faslı. İstediğimi yediğim halde selülit korkusu yok mesela. Sigorta kelimesini henüz öğrenmedim. Üçe kadar sayabiliyorum ve renklerden mavi ile yeşili ayırt edemiyorum.Yetişkinken öğrendiğim birçok şeyi ise unuttum zamanla. Yeniden öğrenirkenki o deja vu hissi, bir parça yoruyor. Eskiyi sezmemeyi isterdim oysa.
Yani, dört yaşında biri için fazla yorucu değil hayat, özetle. İhtiyacım olan her şey düşünülmüş ve aklımda tutmam gereken şey, faturaların son tarihi değil. Kredi kartları, henüz beni germiyor. Düşünülebilecek her şey daha önce enine boyuna düşünüldü ve hafıza geliştime teknikleri anlamını yitireli çok oldu. Şimdilerde hatırlamak zorunda değilsiniz hiçbir şeyi. Gergin alarmlar ve neredeyse ayaklarınızı yıkayacak telefonlar var. Kağıt, kalem, çoktan üvey. Fotoğraf makinaları, her an piksel piksel hizmetinizde. Ve hazır gelmişken: gülümseyin. Çektim!
Tavsiye:
Dinle: Zager & Evans – In The Year 2525
Oku: Alper Canıgüz – Oğullar ve Rencide Ruhlar
İzle: Kynodontas
Araştır: Majör Depresyon
Website: http://misschihiro.tumblr.com/
Facebook: https://www.facebook.com/misschihiro
Twitter: http://twitter.com/misschihiro
E-Mail: misschihiro@tumblr.com
CHIHIRO CHAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER