Yunan mitolojisine göre doğa tanrısı “Pan” öfkelendiğinde dehşet saçar, kasırgalar, fırtınalar koparırmış… Bir anda ortaya cıkıp insanları korkutan “pan”ın bu tepkisiyle canlılarda ortaya çıkan davranışlara, aslında korku haline , yunancada “panikos” deniyor.kelime bizde degisime ugramıs ve “panik” olmus. Panik yani “telaş”.
Telaş had, aşırı ve normalin dışına taşmış korku hali…Yunan mitolojisinde “Pan “nereden ve ne zaman ortaya çıkacak bilinmiyor. Bu da telaşın dinamiği. Neye saldıracak belli olmayan bir mahlukat !Metropol insanları da bu kontrolsüz ve hız sınırını aşan zamanların içinde telaşa kapılmakta haklı olabilir . Yine de düşününce bunu kabul etmek zor çünkü hem psikolojimize hem de bedenimize zarar veren stres anları bunlar.
Kabul etmek gerekir ki bir olay karşısında korku ile hareket etmek , kontrolümüz dşında bir durumla karşılaştığımızı ifade eder. Ve telaşlandıkça hem kontrol arzumuz ve hem de yanlış yapma olasılığımız artacaktır. Dizginlenemeyen bir akıştan bahsediyorum. Motivasyonu engelleyen ve odaklanmayı zorlaştıran. Çevremizde çok fazla faktör çoğu zaman anlayamadığımız bir hızla bize etki ediyor. Ve aslında hepimiz biliyoruz bir işin içine telaş ve sabırsızlık karıştıysa doğru sonuçlar uzaklaşmaya başlar. Kendini koruma içgüdüsü vardır ortada. Güvenmeme ve emin olmama hali. Bizi etkileyen her hangi bir olaya ne kadar müdahele edebilir, durumu nasıl yönlendirebiliriz kaygısıyla hadsiz bir halde çırpınırken doğru sonuçlara ulaşmak tesadüfi olmaz mı?
Telaşa gerçekten mahal yok… Kontrol etme arzusunun bu halinden bir an evvel özgürleşmek gerekir. Olduğumuz gibi davranıp, sakin ve net olmaya odaklandığımız sürece zaten güzel bir akışın içinde olduğumuzu fark edebiliriz belki de. Çırpınmak boğulmamıza sebep olmadan kendimizi yaprak gibi suyun yüzeyine teslim etmeyi öğrenebilmeliyiz. Çünkü bizi telaşa sürükleyen çoğu korkumuz korkaktır. Bizi korumaya çalışan iç sesi susturup küçük bir çocuk gibi sakinleştirmeyi ve “beni korumak istiyorsun biliyorum, ama her şey yolunda” demeyi, sürece teslim olabilmeyi öğretebiliriz. Hangi telaşımız bizi başarıya ulaştırmış ki? Hangi telaş bize zaman kazandırmış? Kendimize gerçekten inanıp, güvendiğimiz hangi konuda telaşımız bize mani olmuştur ki? Yaşamda çoğu zaman deneyimlerimiz bize kendimize duyduğumuz özsaygı ve sevgi ile teslimiyeti öğrenmemizi anlatır. Sabırlı ve sakin olmayı ya uzun yollardan ve sancılı süreçlerle öğreniriz ya da kendimize aslında her şey yolunda diyerek ve güvenerek güzel bir yoldan. Bir şeyler bizi zaten gerçeklerimize kavuşturacaktır. Hassas dengeler doğanın ham hallerinde mevcut ve el değen her şey çok koşturmaya yöneltiyor bizleri biliyorum…Ama sakin olmayı öyle ya da böyle öğreniyoruz. Kendimizi olduğu gibi kabullenmek ve değişime, olacaklara direnmemek, kontrol arzusunu dizginlemek ve sakin kalabilmek en yumuşak geçiş yolları . Bunu kendi yöntemlerimizle yaşamımıza katabileceğimize inanıyorum. Bugün telaş duyduğunuz bir anda mümkünse kendinize “sakin ol, her şey yolunda” demeyi deneyin ve sonucu izleyin. Süreçten keyif almanın da tek yolu budur. Sonuç ne olursa olsun emin olduğunuz bir şey olacak bu da telaşa mahal yok çünkü herhangi bir duruma kattığı artı bir değer zaten yok ve, “sen değerlisin”…
BURCU BOZKUŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER