>

KÖŞE YAZILARI | BURCU BOZKUŞ

Doğa Nerede?

İnsan doğaya aittir. Dünya’nın parçasıyız. (Burcu Bozkuş)
 
   
 
 
     

İnsan doğaya aittir. Dünya’nın parçasıyız. Kime sorsak kabul eder bunu. Kime sorsak “evet, tabii ki öyleyiz” der. Hepimiz çok etkilendik Japonya’da olanlardan. Deprem, t-sunami, nükleer felaket…Sanki bir güç Japonya için felaket senaryosu hazırlayıp, düğmeye basmış gibiydi, “bu kadar mı olur” dedik. Nükleer felaket tüm dünyaya öyle ya da böyle sıçradı. Çevre felaketi , çevre felaketi demek insan eliyle dönüştürülen doğanın intikamı bir nevi! Doğa kendisinden ne çalındıysa geri alır, bir döngüdür bu. Dünya hasta, belirtiler bunu gösteriyor. Çevre ağır yaralı ve yoğun bakıma ihtiyacı var. Son yıllarda meydana gelen çevre felaketleri, depremler, volkanik patlamalar, seller, sıcaklık değişimleri, susuzluk gibi doğa olayları tesadüf değil. Dünya hasta ve bunlarda semptomları !

1986 yılında Çernobil felaketi Türkiye’yi, özellikle Karadeniz bölgesini ağır şekilde etkilemişti. Sonraki yıllarda bize ilkokul sıralarında dağıtılan zehirli fındıkları yerken, pişkin devlet adamları tv’de çay içip” bakın zehirli değil ben de içiyorum” diyebiliyordu. Etkileri hala sürüyor ve maalesef bölgede en sık rastlanan acı sonuç kanser belası.

Şimdi ise söz konusu Japonya Fukuşima nükleer santral sızıntısının çevre felaketi boyutu çok daha ağır. Aynı anda üç Çernobil felaketi yaşanmış kadar ağır sonuçlardan bahsediliyor. Tüm bunlar olurken deprem kuşağı olan ülkemizde nükleer santral anlaşmaları imzalanıyor. Ve bunu gerçekten benim zihnim algılayamıyor ya sen? Bu bir yatırım ve her yatırım bir risktir sözü aklımdan silinmiyor ve gerçekten bu açıklamaya i –na-na-mı-yo-rum. Yatırım mevzusu olan benimde toprağım ve benimde doğam. Söz konusu olan doğacak çocuklarımın sağlığı ve geleceği, söz konusu olan yağmurda ıslanamayacak olmamız ya da dalında meyve göremememizdir. Ben nükleer santralden korkuyorum! Bu doğa faciasının bir yatırım aracı olarak değerlendirilmesi benim insanların vicdanına olan inancımı zedeliyor. Çok kızgınım! Bana sorsunlar ve ben buna izin vermeyeyim gibi hisler içindeyim…Komik biliyorum ama yine de insani bir his…

Birileri ceplerini doldururken, dünyayı hasta etmesin istiyorum. Hiçbir şeyden bahsetmeden, nükleer felaketin sonuçlarını herkes kabul etsin ve böyle yatırımlar tartışılmasın istiyorum.

Şimdi bahar geldi, otoyol kenarlarında papatyalar var…İnsanı gülümseten papatyalar, matrak papatyalar ve ben buna şaşırıyorum. Onca egsoz dumanına rağmen açabilmelerine hayret ederken, sonra diyorum ki” eee bizde bunca egzos dumanına, oksijensizliğe, kalabalığa ve doğadan kopmamıza rağmen yaşıyoruz…” Asıl şaşırılması gereken bu mu acaba? Ağaçları çok severim oldum olası, hatta sarılırım ağaçlara Kendilerine rastladıkça tabi…Sonra birkaç ağaç, yeşil, deniz varsa kendimi sıcacık bir hisle sarmalanmış hissederim o doğaya ait gibi. Gibi mi? O doğaya, ağaca, suya ve çiçeğe aidiz biz. Onlar bize ait…Bize sorulmadan bizden koparılmamalıydı. Biz bu kadar kopmamalıydık ya da. Şimdi Doğa can çekişiyor ve can havliyle sarsıyor dünyayı. Bana dönün tekrar diyor, ben her şeyi temize çekmeden. Doğa’ya saygı duymamak insanın yaptığı en tehlikeli hataydı galiba. Doğaya haksızlık etmek insanın harcı değildi çünkü o yavaş yavaş ya da birden alabilir kendine ait olanlarını. Elimizden ne gelirse yapalım onu iyi etmek için. Sağaltmak artık çok güç belki ama , başlangıç olarak “Nükleere hayır!” demek ve bu konuda birlikte hareket etmek çok anlamlı bir reçete olabilir. Doğaya sarılalım ve nükleere uyumayalım…

http://www.youtube.com/watch?v=kTwEsHmYUt0

Burcu Bozkuş


BURCU BOZKUŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>