Ne pahalı takılara, ne kıyafetlere, ne de lüks restaurantlarda yemek yemeye baylırdı. O sadece beyaz gül severdi, kırmızı değil ama illa ki beyaz olacak... Taze, mis kokan beyaz güller tek vazgeçilmeziydi. Eşinden her özel günde, her mutsuz olduğu anda hediye değil, onu mutlu edecek bir tane beyaz gül beklerdi. Ve her seferinde de beklenen olurdu. Mutsuz olduğu anlarda elindeki beyaz gülle eşi yanında biterdi. İşte o an Zeynep’in tüm sıkıntıları geçerdi. Serkan hiçbir yıldönümlerini atlamazdı. Her yıl kocaman fiyonklarla süslü kucak dolusu beyaz gülleri Zeynep’in kapısına yollardı. Hiç aksamadan, unutmadan her yıl aynı saatte o güller Zeynep’e ulaşırdı.
Bu mutluluk hayatın acı sürprizlerinden biriyle aniden bitiverdi. Serkan geçirdiği trafik kazasında öldü ve Zeynep için hayat o noktada durdu. Her şeye küsmüştü. Üstelik kazadan yalnızca birkaç ay sonra yıldönümleriydi. Zeynep o gün kendini eve kapamış, bekliyordu. Çok mutsuzdu. Sanki Serkan aniden çıkar gelir, onu beyaz gülleriyle mutlu eder diye bekliyordu...
Kapı çalındı gelen yine aynı çiçekçi, yine aynı güllerdi. Güllerin arasına iliştirilen kartta yine aynı cümleler yazıyordu. “Seni bu sene, geçen senelerden daha çok seviyorum. İyi ki varsın!..” Zeynep ilk önce birilerinin onunla dalga geçtiğini düşündü. Sonra birden bunların son güller olabileceği aklına geldi. Önceden ısmarlanmış olabilir diye düşündü. Eşi her şeyi önceden planlamayı severdi. Zeynep mis kokan güllerini içeri aldı, vazoya yerleştirip eşinin fotoğrafının yanına koydu. Serkan’ın her zaman oturduğu koltukta bu sefer o oturuyor ve güllerle sevgilisinin fotoğrafta gülümseyen yüzünü seyrediyordu. Elinden bırkamadığı ve defalarca okuduğu kart göz yaşlarından sırılsıklam olmuştu. Artık önündeki her yıl böyle yapayalnız ve hüzün dolu geçecekti.
Serkan öleli bir yılı geçmişti. Onu kaybettikten sonraki ikinci yıldönümü olacaktı bu. Kendini yine eve kapattı. İşe gitmedi, kimseyle görüşüp konuşmadı. Evinde eski fotoğrafları karıştırırken kapı çaldı. Karşısında bir kez daha kucak dolusu beyaz güller vardı. Zeynep şaşkınlıkla çiçeklerin üstündeki karta bakmadı bile. Gülleri içeri alıp hemen çiçekçiyi aradı. Onu bu kadar üzmeye kimin hakkı vardı?
Kim onunla oyun oynayıp, dalga geçiyordu. Çiçekçi Zeynep’in isyanlarını hiç ses çıkarmadan dinledi ve sonra konuşmaya başladı. “Eşinizi geçen yıl kaybettiniz, biliyorum. Bugün size yolladağım güller çok önceden ısmarlanmış, parası ödenmiş güllerdi. Dosyamda talimat var. Bu çiçekleri size her yıl yollayacağım. Ayrıca Serkan Bey’in kendi el yazısıyla yazdığı not var. Notta yazılanları okumalısınız diye düşünüyorum. Belli ki okumamışsınız.” Zeynep hıçkırıklar arasında çiçekçiye teşekkür edip telefonu kapadı ve hemen çiçeklerin arasındaki nota yöneldi. Elleri titreyerek zarfı açtı ve Serkan’ın en sevdiği koltuğa geçip okumaya başladı.
“Biricik eşime” diye başlıyordu not. “Gülleri aldığında şaşıracağını tahmin ediyordum. Sakın ağlama... Bak, sana yine kucak dolusu aşkımla birlikte beyaz gülleri gönderiyorum... Ağlarken bile mutlu olmanı istiyorum bebeğim. Yüzünde her seferinde kocaman bir gülümseme olsun. Kalbin hep aşkla büyüsün...
Artık beyaz güller Serkan’dan gelmeyecek diye üzülme bebeğim. Eğer bana bir şey olursa diye çiçekcimizle anlaşmıştım. Ve ben öldükten sonra daha önce yazmış olduğum notla sana göndermesi gerektiğini söylemiştim. Bundan sonraki yıllarda da güller hep kapımızda olacak. Sen yine onları içeri alıp evimizin en güzel köşesine koyacaksın. Ve yine hepsini kurutup saklayacaksın. Onları kucağına aldığında paylaştığımız mutluluğu düşün sevgilim. Artık ben yanında yokum bebeğim. Ama sen yaşamalısın, devam etmelisin. Lütfen mutluluğu yeniden yakalamaya çalış. Kolay değildir ama bir şekilde mutlu olmayı başaracağına eminim sevgilim.
Güller, senin kapıyı açmadığın güne kadar gelmeye devam edecek. O gün çiçekçi üç ayrı zamanda gelip kapıyı çalacak, evde olup olmadığını kontrol edecek. Üçüncüden sonra emin olarak gülleri ona verdiğim yeni adrese götürecek. Seninle yeniden ve ebediyen kavuşacağımız yere bırakacak.
Karıcığım seni çok seviyorum
Serkan”
Zeynep bu satırları hıçkırıklarla okumuştu. Yerinden kalktı. Sendeleyerek yürüdü, beyaz güllerini aldı ve su dolu vazoya koydu. Her sene yaptığı gibi, evin en güzel köşesine vazoyu yerleştirdi. Az önce ağlayarak baktığı resimleri şimdi yüzündeki gülümsemeyle toplamaya başladı. Yavaşça doğruldu ve Serkan’ın fotoğrafına bakıp, “Seni seviyorum hayatım... Söz veriyorum mutlu olacağım.” dedi ve artık yıldönümlerinde eve kapanmak yerine sanki Serkan yaşıyormuş gibi o günü yaşadı.
BETÜL MARANGOZ
YAZARA E-POSTA GÖNDER