Güneşin doğuşu gibi girdin dünyama… Yüreğimde sarkan buzları damla damla çözmeye başladın… Her bir damla her geçen gün çoğalarak yüreğimde birleşti… Buzların yerini okyanus aldı…
Dünyayı aydınlatan güneş gibi, buzla kaplanmış yüreğimi zifiri karanlıktan çıkarıp ışıklarını saçtın etrafıma… Öyle bir ışık ki bu, adını koyamadığım düşünceler, gerçek olmasını istediğim hayaller gibi… Enerjisi hiç bitmeyen, aydınlatmaktan hiç vazgeçmeyen bir ışık…
Sıcağın, ateşin nasıl olduğunu, insanları nasıl yaktığını unuttuğum zamanda içimi ısıttın… Sıcaklığın var olduğunu ruhuma hissettirdin…
Beklediğim sen miydin yoksa aşk mıydı? Bilemedim… Belki de bilmek, öğrenmek istemedim… Bilmeden, düşünmeden sevdim…
İyi ki de sevdim… İyi ki de düşünmeden kendimi güneşe teslim ettim. Zamanla anladım ki beklediğim sendin… Aşk diye nitelendirdiğim, mutluluk diye anlattığım, huzur diye tanımladığım sendin...
Beklenmedik anlarda seni karşımda görüp, mutlulukların en güzelini hissetmek… Doğan her yeni güne, seninle başlayıp ‘günaydın’ demek… Uykuların en tatlısından senin yanında uyanmanın sevincini yaşamak… Bana bu duyguları hissettirdiğin ve yaşattığın için aşk diye nitelendirdim seni!
Bana baktığında hala yüreğimdeki fırtınalara dur diyemiyorsam, gözlerine bakarak denizlerin en derinlerine dalıyorsam, tenin bir kor gibi yakıyorsa yüreğimi, seni her gördüğümde gemiler alabora oluyorsa bunun sebebi sensin sevgili…
Beni sende de yaşat diye dudaklarıma mühürledim seni!..
BETÜL MARANGOZ
YAZARA E-POSTA GÖNDER