>

KÖŞE YAZILARI | BETÜL MARANGOZ

Ben Senin, Sen De Rüzgârın Esiri Oldun

Sen şimdi rüzgârla mücadele ederken ben de rüzgârın sesini, senin çığlıklarını dinliyorum. (Betül Marangoz)
 
   
 
 
     

Sen şimdi rüzgârla mücadele ederken ben de rüzgârın sesini, senin çığlıklarını dinliyorum.

Senin aradığın, özgürlüktü. Yağmur gibi istediğin zaman istediğin yere yağmak gibi… Senin aradığın, aşk değil heyecandı, dalgalar gibi özgür olmaktı… Denizde istediğin kadar yükselmek, istediğin kadar köpürmek, istediğin zaman sakinleşmek, istediğin zaman suyun derinliğini yaşamaktı.

Bencildin çünkü o an canın ne istiyorsa onu yapıp, denizdeki istediğin canlıyı boğup, istediğin canlıyı yaşatıyordun. Sen özgürlüğün sınırını bilmiyordun… Kendi gölgende, kendi oluşturduğun çizgide ilerlemeyi tercih ediyordun. Bense yüksek dalgalarına katılıp boğulmamak için çırpınıyordum.

Senin aradığın tıpkı dalgalar gibi özgür olmaktı… Her gece sahile vurup, çeri çöpü bırakıp usullacık kaybolmaktı…

Senin dalgalar gibi özgür olduğunu kabullendiğim ama yine de seni yanımda istediğim akşam sessiz, ıssız sahilime yürüyüşe çıktım. Kumsalımda yürüyüp, senin sesini dinlemek için, hani belki geri gelirsin diye de bekledim… Ama sen, özgür olmak adına yapacağını yapmıştın. Kumsala yosunları, çeri çöpü yine sen getirmiştin. Hoşuna mı gidiyordu kumsalımı bu kadar kirletmek? Geçmişten tek bir parça çıkarmak marifet miydi sence?

Artık geceler soğudu, ben de eskisi kadar güçlü değilim ki… Eskiden olsa, yeter ki sen sabahları temiz bir sahile vurabilesin diye, kumsalımı sabaha kadar temizlerdim. Ama sen dalgalar gibi özgür olmayı seçtiğin günden beri benim de artık içimden kumsalımı temizlemek gelmiyor.

Dün gece ilk kez iyi bir şey yapmışsın… Bir sürü denizyıldızını yaşamaları için suya almışsın. Kendi getirdiklerini kendin götürmüşsün. Sabah sahile indiğimde kumsalımı tertemiz görünce şaşırdım. Bensizlik sana yaramış olmalı…

Kumsalı tertemiz görünce uzun zamandır ihmal ettiğim kalbimin iskelesine uğradım. Uzun uzun senden bahsettik… Ben senin özgürlüğünden şikâyet ettim o da dalgalarını vura vura ayaklarını çürüttüğünden şikâyet etti. Senin yüzünden kalbimin iskelesi bile yıkılmak üzere. Son bir aydır öyle yüksekten, öyle sert vurmuşsun ki buz gibi sulara gömülmek üzere. Dertleşirken bana, ‘Benden ne istiyor? Neden bu kadar hırçın?’ diye sordu. Ben bile senin ne istediğini henüz tam anlayamamışken o da bana sordu… Ben de bilmiyordum ki… Burnuma sadece özgür olmak için bencillik kokusu geliyordu. Oysa ne vardı ki bu kadar özgür olmanı gerektirecek, seni bu kadar sıkan, bunaltan ne vardı?

‘İnsana bazen rahatlık batar’ derlerdi de inanmazdım. Senin bu kadar özgür olmayı istediğinde inanmaya başladım. Bir şey daha anladım ki, hayattan hep daha fazlasını isterken farkında olmadan var olanları da yitirirsin… Kendin gibi olmayı denemek yerine sana yakıştırılan, yapıştırılan kimliği benimser bir süre sonra aslında gerçekte öyle olmadığını anlar, bir hayal kahramanının kostümü içerisinde bulursun kendini.

Kocaman bir dalga olduğunu, bir kere kabarıp köpürdüğünde bir saniyede tüm kum tanelerini boğabileceğini sanırsın… Fakat aniden çıkan rüzgârla sen de ne yapacağını, hangi sahile vuracağını şaşırsın… Dalganın özgürlüğünü ararken rüzgârı hesaba katmadığın için, sen de benim sana esir olduğum gibi rüzgârın esiri olursun. Rüzgâr ne yöne eserse sen de o yöne gitmek zorunda kalırsın.

Sen istediğin sahile vurabileceğini sanıyordun. Üzgünüm… Dalgalar gibi özgür olmayı sen istemiştin. Şimdi özgürsün işte… Dalgaları özgür sanıp, rüzgârı hesaba katmadın. Sen şimdi rüzgârla mücadele ederken ben de bu sefer rüzgârın sesini, senin çığlıklarını dinliyor.


BETÜL MARANGOZ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>