Herkesin beklentileri var senden. Karşılamak zorundaymışsın gibi hissetsen de her zaman yapamıyorsun değil mi?
Bazen kontağı kapatıp, gitmiyorum ben, burada kalacağım diyorsun. Kimisi seninle beraber oturuyor arabada sabırla, kimisi kapıyı çarpıp gidiyor.
O arada yaşadığın hayal kırıklığı sana acaba istediği gibi mi olsaydım diye sordurtuyor ama sen ne olursa olsun kendinden vazgeçme. Herkesi mutlu etmenin bir formülü yok ya da var ama sende onu gerçekleştirecek güç yok. Çünkü onlar kadar, senin de beklentilerin var hayattan, insanlardan. Dayatmıyorsun diye kimse senin beklentilerini karşılamak zorunda hissetmiyor kendini.
İçinden gelip de seni mutlu edenlere kapın açık ama diğerleri için yapabileceğin bir şey yok. Bunu, kafanın bir yerine not et ve bırak dengeni kaybetmeyi artık, sağlam dur. İlla yapmayacağım dediğin şeyi yapmak değildir cesaret.
Yapmayacağım dediklerin için sağlam durmak ve yapmamayı başarmak da cesaret ister. Sana beklenti dolu gözlerle bakan birinin gözünün içine bakıp da "hayır" demekten öte cesaret var mıdır?
İnsanların yarısından çoğu hayır diyememekten şikayet ederken; sen hayır diyebildin diye nasıl korkak olursun ki? Hayır dediğin anda aldığın tepkiye, içinden acaba evet mi deseydim, diye durmadan konuşan içsese karşı koydun ve söyledin işte.
Cesareti kurcalarken, anlamını kaybetmemek lazım. Cesaret her gördüğün, istediğin durumun içine atmak değildir kendini.
Cesaret, sadece kendi doğrularınla davranmak değildir aynı zamanda bugüne kadar alışık olduğun tutumları da sorgulamaktır. Her açıdan baktığına emin olduktan sonra kararın hayırsa eğer; onu da net bir şekilde sahiplenmek ve orada durmaktır.
ASLISIN
YAZARA E-POSTA GÖNDER