Birisi aşkla sarsılıyor, aynı anda bir başkası kendini değersiz hissediyor. Bir başkası tutunacak bir şey arıyor, bir ışık, aralık bir kapı. Bu arada, genelde neşeli ve umutlu olan bir başkası, kendini en derin kederlerin içinde bulmuş, ne yapacağını bilmez halde etrafa ve kendisine bakıyor.
Hayat, paralel anlarda benzer ve zıt, yakın ve uzak bir sürü meselenin ola geldiği, insanların "kendi hayatım" diye tanımladıkları ama başkalarıyla paylaştıkları, kabul etmeseler de; kendilerinin olmayan ve hiç olamayacak bir gidiş. Evet, hayat bir gidiş. Saniyeler ilerledikçe, dakikalar ve onları takip eden saatler arkasından geldikçe, elimizden, nefesimizden giden bir şey hayat. Gitme hali.
Elimizden kayıyor hayat, dibine kadar da yaşasak, yaşadığımız an son buluyor ve gidiyor işte. Ben de gidiyorum şu anda, yazdığım her kelime benden ve kalan zamanımdan gidiyor. Siz bu kelimleri okurken; aynı şey size de olacak, inanın bana.
Şu anda dinlediğim şarkıda, adam uzaktaki sevgilisine "uçaklar ve trenler olmasa bile sana gelmek için yürürüm. Bunu duyan arkadaşlarım bana gülerler ama onlar hiç böyle hissetmedi ki" diyor. Ne zaman birisini ayıplasam, dalga geçsem, aynı duruma düşmekle cezalandırılırım. Ya da belki ödüllendirilirim, demeliyim. Her şeyin insana dair olduğunu, bellki de yadırganacak hiçbir şey olmadığını fark etmem bir ödül değil midir?
Dedim ya, her olayın sadece benim başıma geldiğini düşünmem, kimsenin "böyle" hissetmeyeceğine inanmam, kendimi biricik kılmak isteğinden olsa gerek. Oysa biricik olduğumu değil de "bir" olduğumuzu kabullensem; vazgeçsem, bana özel tanımlamalardan, sıfatlardan, sahip olduklarımdan...
O zaman mutluluklar da dertler de acılar da daha normal gelir. Mutlulukları sonsuza kadar sahiplenmek gibi bir ütopyaya bel bağlamaz, acılar ve dertleri daha hafif yaşamaz mı insan? Bence yaşar. Madem hayat bir gidiş, o an sahip olduğumu düşündüğüm mutluluk, acı veya keder de benden gidecek. Ayrıca sadece bende değil bu duygulanmalar, aynı anda ve farklı zamanlarda bunu paylaştığım milyarlarca insan var. Küçücük bir noktayım ama olduğum sürece tamamlıyorum bu noktalardan bir şekil oluşturmuş bulmacayı. Lazımım ama ben ve benim gibi vakti dolanlar olmadığında; farklı bir şekille yine devam edecek o bulmaca.
Elinde sepetle koşan tavşancık olmayacak da kavanozla bal yiyen bir ayıcık olacak o zaman.
ASLISIN
YAZARA E-POSTA GÖNDER