Polikistik over sendromu, kadınlarda adet düzensizliği, tüylenme ve kilo problemi ile görülebilen bir rahatsızlıktır. Polikistik over sendromu( PKOS) kadınlarda üreme çağında görülen en sık endokrin hastalıktır. Yumurtlama problemine ve infertiliteye neden olan hastalıkların başında gelir. Aslında çok değişik formlarda görülebilir. 2003 yılında kabul edilen Roterdam kriterlerine göre; polikistik over sendromunun 3 belirtisinden 2’si kişide görüldüğü takdirde tanı konur. İlk kriter, adet düzensizliği yani yumurtlamanın seyrek veya az olması; ikincisi tüylenme, üçüncüsü de ultrasonda polikistik over yapısının görülmesidir.
Memorial Ataşehir Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sedat Kadanalı, yaşam tarzı değişikliği yaparak polikistik over ile baş etme yolları hakkında bilgi verdi.
ANNE KARNINDA BAŞLIYOR
Polikistik over doğuştan ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu konuda ilginç bir görüş (tutumlu genler hipotezi) bulunmaktadır. Polikistik over sendromlu kişilerde anne karnında bebek iken gelişme geriliği görülür. Anne karnında besinden enerjiden yoksun kalan bebekte insanların kıtlık zamanında her şeyi biriktirmesi gibi stokçuluk, biriktirme alışkanlığı başlar. Daha sonra çocuk doğduğunda dünyada ihtiyacı olan besinlerle bolca karşılaşır ancak bu biriktirme alışkanlığı devam eder. Sonuçta ilerleyen yaşlarda erken ergenlik görülebilir, obezite baş gösterebilir ve bu hastalık hayat boyu devam eder. Polikistik over sendromlu kızlar evlendiklerinde çocuk sahibi olamama durumu ile karşılaşabilir. Ancak bu problem çok rahatlıkla tedavi edilmekte ve polikistik overli kadınlar hamile kalıp doğum yapabilmektedirler.
ÇOCUK YAŞTA VE ERGENLİK DÖNEMİNDE GÖRÜLEBİLEN ADET DÜZENSİZLİĞİ İLE KARIŞTIRILABİLİYOR
Polikistik overlilerde adet düzensizliği sık görülür, normalde bayanlarda her ay yumurtlama görülürken, bu sorunu yaşayan bayanlarda yumurtlama olmadığı veya seyrek olduğu için adet tarihleri belirsizdir. Bunun dışında tüylenme ve şişmanlık sorunu olabilir ya da bu hastalar “kısır mıyım?” endişesi ile doktora başvurabilmektedir. Sivilcelenme, tüylenme, şişmanlama psikolojik sorunları da beraberinde getirebilir. Polikistik over sendromlu olan ergenlik dönemindeki çocuklar “erken veya gecikmiş ergenlik” vakaları ile karıştırılabilmektedir. Ergenlikle birlikte adet düzensizliği görüldüğünde mutlaka doktora başvurulmalıdır. Ancak her adet düzensizliği durumunda da polikistik over tablosu söz konusu değildir. Ergenlik döneminde ultrasonda dahi bu çağdaki kızların yumurtalık görünümü polikistik overdeki durumla karıştırılabilir. Polikistik over tanısı hem klinik hem de laboratuvar değerlendirmelerle konur ve tedavi de buna göre planlanır. Bu dönemde adetleri düzensiz olan kız çocuklarının anneleri de paniğe kapılmakta ve bize geldiklerinde “Evlendiğinde kızımın çocuğu olur mu?” sorusunu sıklıkla sormaktadırlar.
KALP HASTALIKLARINDAN, YÜKSEK TANSİYONA; DİYABETTEN RAHİM KANSERİNE KADAR PEK ÇOK HASTALIĞA ZEMİN HAZIRLAYABİLİR
Polikistik overin tedavisi semptomatiktir yani problem ne ise bunun çözümüne gidilir. Polikistik over tanısı konulan bir hastada hastayı rahatsız eden problem ne ise o çözülür; adet düzensizliği var ise adet düzene sokulur, tüylenme ön planda ise tüylenmeyi giderici tedavi planlanır, ancak bekar veya çocuk isteği olmayan bir hastada hamile kalmaya yönelik yumurtlama uyarıcı tedaviler yapılmaz. Bu tedavi çocuk isteyen hastalara, çocuk istedikleri dönemlerde yapılır. Polikistik over yaşam boyu süren bir hastalıktır. Uzun dönem riskleri de kişiyi bekleyen tehlikeler arasındadır. Tedavi görmeyen hastalarda kalp hastalıkları, kan lipidlerinde bozukluk, yüksek tansiyon, şeker hastalığı ve rahim kanseri riski artar, Tip 2 diyabet yani insüline bağımlı olunmayan diyabet riski katlanır ve gebelik gerçekleştiğinde gebelik diyabeti olma olasılığı yükselir. Geçmişten günümüze polikistik over hastalığının tedavisinde birçok cerrahi yaklaşımlar ve ilaç tedavileri yapılmıştır. Ancak polikistik over yaşam boyu süren bir hastalık olduğu için modern tedavi yaklaşımı hayat tarzı değişikliğidir. Biz hekimler hastalarımıza “Bu rahatsızlık sizin kardeşinizdir, eğer bununla yaşamayı öğrenirseniz mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürebilirsiniz.” deriz.
HEKİMİNİZİN KONTROLÜNDE YAPACAĞINIZ SPOR VE DİYET, HASTALIĞINIZLA KARDEŞÇE YAŞAMANIZI SAĞLAR
İlk kural gündelik aktiviteyi artırmaktır, hastalarımıza günlük aktivitelerine 20 dk daha eklemelerini öneririz. Vücudun fizik aktivitesini artıran herhangi bir aktivite artışı etkilidir ama biz hekim kontrolünde düzenli spor yapılmasını önermekteyiz. Bununla birlikte diyetisyen kontrolünde sağlıklı bir diyet planlaması gereklidir. Az yemek çok harcamak etkilidir öyle ki; obez polikistik over sendromu olan bir kadın % 10-15 kilo verdiğinde yumurtlaması kendiliğinden başlar, tüylenme ve adet düzensizliği kendi kendine düzelir, gebe kalma şansı artar. Kilo vermenin ilaçtan daha etkili olduğu bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu hastalara hekimin ilaç yazması ya da operasyon yapmasından önce hayat boyu yaşam koçluğu yapması gerekir.
Uzun yıllar polikistik over tedavisinde yumurtalıkların küçültülmesi esasına dayanan cerrahi yöntemler kullanılmıştır. Ancak daha sonra bu ameliyatın yapışıklık meydana getirerek çocuk olmasına engel olması nedeni ile zararları ortaya çıkmıştır. Yumurtalıklara laparoskopik yöntemle müdahale edilmesi söz konusudur ancak bu yöntemin de artıları ve eksileri vardır; örneğin ameliyat sonucu yumurtalık rezervi azalabilmektedir, bu istenmeyen bir sonuçtur. Cerrahi yöntemler diğer tedavilere dirençli hastalar için düşünülmelidir. Hastaya önce yaşam tarzı değişikliği için doğru bir planlama yapılmalı daha sonra cerrahi alternatifler düşünülmelidir.
POLİKİSTİK OVER SENDROMU DİYETİ
Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın Selçuk “Polikistik over sendromunda diyetin önemi” hakkında bilgi verdi.
DİYET TEDAVİSİNDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR
1- GLİSEMİK YÜK AZALTILMALI
Ağırlık kaybından bağımsız olarak diyetin kompozisyonunun değiştirilmesi insülin duyarlılığını etkilemektedir. Glisemik yükün azaltılması glisemik indeksi düşük besinleri tüketmekle sağlanır. Düşük glisemik indeksli besinlerdeki glikoz kana daha yavaş karışır; kan şekeri ani yükselip ani düşmez. Dolayısı ile de hemen acıkmazsınız daha uzun süre tok tutar. Kilo vermeye yardımcı besinlerdir. Bu sebeple de diyete düşük glisemik indeksli besinler koymak şarttır.
YÜKSEK GLİSEMİK İNDEKSLİ BESİNLER | DÜŞÜK GLİSEMİK İNDEKSLİ BESİNLER |
Beyaz un | Kepekli un |
Beyaz pirinç | Esmer şeker |
Reçel, bal | Kepekli pirinç |
Makarna, spagetti | Kepekli makarna |
Kek | Kurubaklagiller |
Şeker | Meyveler ( muz, incir kavun hariç ) |
Kızarmış patates, patates püre | Yulaf, çavdar ekmek |
Havuç | Bezelye, yeşil fasulye, barbunya |
2- POSALI ( LİFLİ ) BESİNLER KOYULMALI
Posa bitkisel besinlerde bulunan karbonhidratların sindirilmeyen kısımlarıdır. Posa kan şekerinin yükselme hızını düşürür, insülin ihtiyacını azaltır tokluk hissi vererek kilo kaybını sağlar. Aynı zamanda yüksek olan kan yağlarının düşürülmesinde ve barsak çalışmasını düzenleyerek kabızlığın oluşmamasını sağlar. Özellikle kuru baklagiller, taze ve kuru meyveler, sebzeler, kepekli ürünler, çavdar, yulaf tam buğday ekmeği ve bulgur lif içeren besinlerin başında gelir.
3- SIK SIK VE ARA ARA BESLENME OLMAZSA OLMAZLARDAN
Açlık krizlerini azaltmak ve vücut yağlanmasını ortadan kaldırmak için 2,5 -3 saat aralıkla beslenmek gerekir. Ara öğünler doğru seçimler olacak şekilde karbonhidrat, yağ ve protein grubunca örüntülü olmalıdır. Peynir+ekmek, meyve, süt-yoğurt, kuruyemiş, kek, bisküvi gibi doyurucu ara öğünler kişiye göre miktarları ve dağılımı yapılarak belirlenmelidir.