İşyerlerinde bitmek bilmeyen hiyerarşinin kurbanı olan ve bu durumdan fena halde sıkılanlara ithaf ediyorum;
50 yaşını geçen yöneticiler çalışmasın.Evet doğru okudunuz,söylemek istediğim şey tam da bu…
Yaş aldıkça koltuk sevdasını bırakıp,gençlerin önünü açacaklarına bin bir entrikayla yapışıyorlar pek kıymetli (!) koltuklarına.
Bugün iş yerimden alıp başımı gidesim var
Bugün yöneticime al egonu’dalegoyapalım,bari bir işe yarasın gibi abuk sabuk cümleler kurasım var.
Gülerek laf sokmaya çalıştığında,karşılık olarak gülmeyerek ağzının payını veresim var.
Hep aynı nakarat.Her iş yerinde birkaç numune vardır bu ‘’insanuslar’’dan..Ya patron yalakası olurlar ya da ona buna bok atarak bir yerlere gelmeye çalışırlar.Bende sürekli ‘’aaaa ben bu filmi görmüştüm’’diyerek içimden saydırırım.
Yalan rüzgarından fırlamış gibi duran bu ENTRİKACI İNSANUSLAR nasıl bir profil çizer gelin birlikte inceleyelim;
- Genelde sürekli bağırıp çağıran,etrafa hakaretler yağdıran bir karaktere sahiptirler.(Havlayan köpek ısırmaz,bunu unutmayalım.)
- Güç kimdeyse ona yaklaşan tiplerdir.Kazın geleceği yerden,tavuğu asla esirgemezler.
- Böyle kimseden korkmam havalarında gezen bu modeller,patronu gördükleri an uysal bir kedi,hatta korkak bir fare gibi oluverirler.
- Dedikleri her şeyin yapılmasını,herkesin onlara boyun eğmesini isterler.Karşılarında kendi düşüncesini ifade etmeye çalışan,onların her dediğine evet demeyen biri olduğunda onu tehlike olarak görür harcamaya çalışırlar.Harcamaya güçleri yetmezse,başkasını aracı koyup harcatırlar.
- Kendilerini geliştirmezler,30 yıl önceki yönetim sistemini günümüze uyarlamaya çalışırlar,tabii komik duruma düşerler.Bilmezler ki köprünün altından çok sular geçti (ayyy acaba başka bir cümle mi kursaydım?Ama köprünün altından çok sular geçti,bu cümleye uydu gibi geldi.Yanılıyor muyum?) Deyimlerin yerli yerinde kullanılmasını öğreten bir kurs varsa,hemen kaydımı yaptırmak istiyorum.
Kurumsal Görünümlü Patron Şirketleri
Aslında suç sadece yöneticilerde değil,onları işe alan,sonrada performanslarını takip etmeyen patronlarda (Allah’ım yarattın,bari takip et sözünü iftiharla bu cümleye cuk oturtabilirim)
Hem çalıştığım şirketlerde deneyimlediğim,hem de yakın çevremden duyduğum, gözlemlediğim kadarıyla Türkiye’deki kurumsal şirketlerin birçoğu kurumsal olmayı ;
- İK departmanı kurmak,
- Yeni yılda çekiliş yapmak,
- Bayramda erzak vermek,
- 6 ay’da bir performans değerlendirmek,(Ki bu değerlendirmelerin bir çoğunda personel yöneticisinden memnun değilse söyleyemez,çünkü sonuç alınmaz)
- Saçma sapan organize edilen aktiviteler (Yarısına da mutlaka eğitim koyarlar ki,verdikleri para boşa gitmesin) düzenlemek zannediyor.
** Hiç unutmam çalıştığım çok büyük firmalardan birinde ‘’dart’’turnuvası düzenlemişti motivasyon için.Hem de mesai bitiminden sonra ve katılımı zorunlu tutarak.(Popomuzla gülmüştük tüm çalışanlar olarak.Bu nasıl bir mantıktır?Böyle salakça bir şeyden çalışanların nasıl motive olması beklenir?Ve bunu düşünen yaratıcı (!) zeka kimdir?hep merak etmişimdir.
En bombası da (bombası biraz kaba oldu ama idare edin sevgili,cici okurlarım) 3 kuruş para verirler ama şirketi kurtarmanızı beklerler.
Neredeyse birçok şirket yılda % 10’dan fazla zam yapmıyor.Ve bu % 10 zammı yaparken de kendileriyle gurur duyuyorlar.(ülkenin durumu ortada,millet işsizlikten kırılıyor ama biz yine de zam yapıyoruz mavralarını okumayan kaç şirket var acaba?)
Hissedilmeyecek oranda zam yapıldığında sormak lazım;
Bu kadar performans değerlendirmesi ne oldu? Madem bir halta yaramayacaktı niye
uğraşıldı?
NOT: Yazıyı okuyan her yönetici hemen yüzünü ekşitmesin.Ekşitiyorsa yukarıda bahsettiğim kişi ta kendisidir,hatta acaba beni mi tarif etti diye kalp çarpıntısı yaşama ihtimali çok yüksektir…Okuyup gülümseyebiliyorsa onun için hala bir umut var demektir.
ÖNEMLİ NOT 2 : İşyerindebilmemkimhanım,bilmem kim bey diye hitap etmek,yaka kartı takmak,bitmek bilmeyen ünvanlar kullanmak kurumsallığım bir göstergesi değildir. (Ancak bir parçası olabilir ama çok küçük bir parçası)
TÜLİN KILIÇ
YAZARA E-POSTA GÖNDER