fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.
Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret,
Böylelikle insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Abraham Lincoln
Kimi zaman sevgi, şefkat, enerji, kimi zaman gerginlik, sinir ve öfke nöbetleri. Ebeveyn çocuk ilişkisinde öyle anlar yaşanır ki; çoğu zaman evladımızı içimize sokasımız gelir. Ama nadir de olsa bazen duvara çakmak isteriz.
Bir birey yetiştirirken ne kadar çok ince nüans vardır aslında, belki gözden kaçırdığımız belki farkına varamadığımız. Bir şeyler öğretiriz, sürekli bir şeyler öğrenmelerini isteriz ama acaba öğrenmeyi öğretebilir miyiz ? Yada öğrenmeyi öğrenmenin önemini ne kadar ciddiye alıyoruz ? Genellikle anne baba olarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışırız, yaptığımıza inanırız. Bu uğurda bir sürü kitaplar okuruz, araştırmalar, incelemeler yaparız. Bazen çok konuşuruz, bazen sadece dinleriz, bazen çok net davranırız. Bazen karman çorman olur nasıl yaklaşacağımızı şaşırırız. Bazen birileri ile paylaşır, birilerine bir şeyler danışırız. Çocuğumuz için aslında bir çok bedeller öderiz, birçok emekler sarf ederiz. Ama yine de çoğu zaman ilişki tuzaklarına, iletişim kazalarına yenik düşeriz.
Ebeveyn olmak çok özeldir, çok değerli ve çok kutsaldır. Peki çocuk yetiştirirken sevgi ve enerji depomuzun sürekli büyümesi yeterli midir? Aynı zamanda sabrımızın, hoşgörümüzün ve tahammül becerimizin de aynı oranda gelişmesi önemli değil midir? Hepimizin bildiği gibi, başlı başına sorumluluk isteyen, özen ve itina isteyen bir kimliktir ebeveyn olmak. Çocuğa endeksli yaşamak değil, çocuk ile birlikte yaşayabilmeyi becerebilmektir. Kimi zaman çocuk ile sağlam bir halka olabilmektir. Kimi zaman bireyselliğin pasifleştiği, birlikteliğin aktifleştiği bir takım olabilmektir. Çocuğumuz ile birlikte bir takım olduğumuz ruhunu taşıyabilmek ve çocuğa da onu hissettirebilmektir.
Günümüzde bir çok anne babalar hep aynı yanılgıya düşeriz, çocuklarımız için yaşarız, tüm hayatımızı çocuklarımıza endeksli hale getiririz. Oysaki bir çocuğun ihtiyacı olan şey, ego tatmini altında yapılan adanmışlıklar değildir. Bolca edilen nasihatler veya sürekli cevaplanması istenilen sualler hiç değildir. Çünkü çocuk doldurulacak bir vazo değil, tutuşturulacak bir ateştir.
Bir çocuğun ihtiyacı olan şey, önünde iyi modeller olabilmesidir. Sorumluluk sahibi, vizyon sahibi, hayata dört elle sarılmış modeller olmasıdır. Psikolojik ve ruhsal ihtiyacı olan tek şey örnek alabileceği iyi modellere sahip olabilmektir. Bir çocuğun ihtiyacı olan şey heykeltıraşlar tarafından yontulmak değil, bahçıvanlar tarafından sevgi ile itina ile beslenebilmektir. Bir çocuğun ihtiyacı olan şey ona bırakılacak olan şan, şöhret, para, pul, servet de değildir. Bir çocuğa bırakılabilecek en değerli ve en büyük miras eğitim, ahlak ve erdem sahibi olabilmektir.
Biz anne babalar çocuklarımızın sağlıklı ve doyumlu bireyler olmalarını isteriz. Hayatın içerisinde doğru olmalarını, dik durabilmelerini ve cesur olmalarını isteriz. Her yaşta her koşulda kendilerini değerli ve yeterli hissetmelerini arzu ederiz. Peki onlara iyi birer model olabiliyor muyuz? Hayata karşı biz ne kadar dik durabiliyoruz, ne kadar cesur olabiliyoruz?
Abraham Lincoln’un oğlunun öğretmenine yazdığı mektup oldum olası çok hoşuma gitmiştir, sizlerle paylaşmak isterim.
Öğrenmesi gerekli biliyorum, tüm insanların dürüst ve adil olmadığını;
Fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman;
Her bencil politikacıya karşılık doğru bir lider vardır.
Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret ona,
Zaman alacak biliyorum ama öğretebilirsen ona;
Kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.
Kaybetmeyi öğrenmeyi öğret ona,
Ve aynı zamanda kazanmaktan neşe duymayı,
Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu,
Eğer yapabilirsen sessiz kahkahaların gizemini öğret ona,
Bırak erken öğrensin zorbaların görünüşte galip olduklarını…
Eğer yapabilirsen kitaplarını mucizelerini öğret,
Fakat ona sessiz zamanlar da tanı;
Gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşleyebileceği..
Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona,
Kendi fikirlerine inanmasını öğret,
Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.
Nazik insanlara karşı nazik, sert olanlara karşı sert olmasını öğret ona;
Herkes birbirine takılmış bir yöne doğru giderken kitlelere izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma;
Tüm insanları dinlemesini öğret,
Fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret.
Eğer yapabilirsen üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona, gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını da öğret,
Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona, ve aşırı ilgiye dikkat etmesini….
Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyata satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketini koymamasını öğret,
Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona,
Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret,
Ona nazik davran fakat kucaklama,
Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır,
Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.
Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret
Böylelikle insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.
Bu büyük bir taleptir…..
Ne kadarını öğretebilirsin bir bak bakalım………
Sevgiyle ve sağlıcakla kalın…..
Şeyda Küçükel
seydakucukel@cosmoturk.com
ŞEYDA KÜÇÜKEL
YAZARA E-POSTA GÖNDER