>

KÖŞE YAZILARI | ŞEYDA KÜÇÜKEL

“Anne sen niye ağlamadın, neden?”…..

“Vay anasını bir adamdan bu kadar kişi nasıl çıktı be?” deyip bastı yine o meşhur kahkahasını." Şeyda Küçükel’in yeni yazısı…
 
   
 
 
     
İyi geçirilmiş bir gün nasıl mutlu bir uyku getirirse, iyi yaşanmış bir hayat da, mutlu bir ölüm getirir.

Leonardo da Vinci


“Ben Cumhuriyet Çocuğuyum ha ha haaa” diyen kahkahalar yok artık.

Ne kadar güzel bir ölümdü, ölümün de güzeli oluyormuş demek. Ömrünü yaşama sevinci ile dolu geçiren, tüm hayatı sevgi, güzellik ve iyilik üzerine kurulu insanın ölümü güzel oluyormuş demek ki….

İlk defa bu bayram hepimiz aynı anda ziyaretine gitmiştik. Bayramın ilk günüydü, çocukları, torunları, torunlarının çocukları hepimiz aynı saatlerde oradaydık. “Hep beraber resim çektirelim” dedi. Resim çektirirken hepimiz ananem ile dedemin etrafını sardık, çok güzel bir aile tablosuydu gerçekten, çok güzel dakikalardı.

“Vay anasını bir adamdan bu kadar kişi nasıl çıktı be?” deyip bastı yine o meşhur kahkahasını. Hep hayat doluydu, hep sevgi doluydu, her an ışıl ışıldı gözleri. Ömrü boyunca sevgisi ile örnek oldu, ışığı ile aydınlattı bizleri.

Bu defa bir garipti, ara ara duvarları seyretmeye başladı, aklı gidiyor geliyordu o dakikalardan sonra. İsimlerimizi karıştırıyor, bir yerlere el sallıyor, boşluğa bakıp gülüyordu. Ana annem “bugün bir tuhaflaştı” diyordu korku ve endişe dolu bakışları ile. “Altmış yıldır hiç incinmedim be adamcağızım senden, geçmişte ne yokluklar, ne sıkıntılar çektik birlikte, hiç kırılmadım” diye ağlıyordu.

Duygusallaşmıştık hepimiz, kendi hatıralarımıza dalmıştık belki de. Geçmişteki güzellikleri ve içinde bulunduğumuz anı bir arada yaşıyorduk. Her birimizin o kadar çok o kadar güzel anıları vardı ki cicimizle, birbirimize anlatıp anlatıp kah ağlayıp kah gülüyorduk.
Sevinç ile burukluğu bir arada yaşıyorduk o gün. Sanki her birimiz fark etmiştik, aile çınarımızın bize veda etmesine birkaç gün kaldığını.

Bizler dağıldık ama çocukları onları yalnız bırakmadı o gece ve diğer geceler.

O günün gecesi sabaha kadar hiç uyumamış, yatağında oturup sabaha kadar dualar etmiş, iyi dileklerini ve temennilerini dile getirmiş her birimiz için.
Bilinci gitmişti hiçbirimizi hatırlamıyordu son saatlerde ama her birimizin isimlerini dile getirerek dualar edebiliyordu.

Artık kimseyi tanımadığı için ne söylediği anlaşılmıyordu, şifreli şifreli vasiyetlerde bulundu sanki. Pilavı çok severdi, pilav yedirin insanlara demiş bir ara…. Yer fıstığını çok severdi tarif edememişte, çizmiş kağıt kalemle kabukları var hani iki tane yan yana yumurta gibi, ondan yedirin demiş yatağına sessiz sedasız yatmadan önce.

1923 doğumlu Cici lakaplı dedem, iki gün sessiz yattıktan sonra 11 Aralık 2008 Perşembe gecesi usulca yaşama veda etti.

Oğlum sorduğunda fark ettim

- “Anne sen niye ağlamadın, neden?”…..

- Çünkü utanıyorum oğlum, Tanrı’dan utanıyorum deyiverdim.

- Hani ağlamaktan utanılmazdı…. Duyguları yaşamak gerekiyordu hani…

- Utanıyorum işte oğlum, bu dünyada gencecik insanlar şehit olurken, minicik yavrular hastalıktan ölüyor iken bu kadar güzel yaşamış dedeciğime ağlamak ve üzülmek ayıp deyivermiştim.

Canım dedeciğim ölürken bile bizleri incitmedin, üzmedin. Sevgini, gücünü, bilgilerini beraberinde götürmedin, bizlere ilave ettin, her birimize taksim ederek veda ettin.

Her birimize bu dünyada cenneti yaşattın, senin de mekanın cennet, ruhun şad olsun….

Sevdiklerinizle sevgi dolu bir ömür geçirmeniz dileği ile…..

Şeyda Küçükel
seydakucukel@cosmoturk.com



ŞEYDA KÜÇÜKEL
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>