Kışın kasvetinden çıkıp, baharın o dingin, o rengarenk çiçeklerle bezenmiş güzelliğini yaşadık. Şimdi yaz tüm sevecenliği ve sıcaklığı ile yanı başımızda. Bize enerji umut ve sevinç aşılamak için tüm güzelliklerini sunuyor.
Yaz “umut”demek, yaz “tatil “demek, yaz güneşin altında kışın kasvetini ve iliklerimize işleyen soğuğunu “unutmak” demek. Ve yaz “aşk”demek.
Her mevsimle umutlanırız. Her yılbaşı bir yıl daha yaşlandığımızı ve kaçınılmaz sona bir adım daha yaklaştığımızı unutup, yeni yılın bize neler getireceğini merak ederiz. İnsan oğlunun ekmeğinin katığı değimlidir umut?
Aksi olsaydı; yaşamak bir sevinç olmayıp, bir karabasan olmaz mıydı?
Her birimiz pek çok yazlar yaşadık, pek çok aşklar yüreğimizi kavurdu, bir yığın nankörlüklerle ihanetlerle karşılaştık, bir avuç umut ve sevgi için çabalayıp durduk. Ama hep umut ettik.
Hayat sadece umut etmek ve beklemekten ibaret değil. Beklerken pek çok şeyi kaçırdığımızın bilincine varamıyoruz. Hep erteliyoruz. “Bu yılda geçsin inşallah seneye tatile çıkarız” veya “Kapadokya’yı çok görmek istiyorum ama, bu yıl gene mümkün değil,” “bu yazda ayağımızı denize sokamayacağız inşallah seneye bizde Güney’e gideriz.” der dururuz.
Uzaklara gitmeye gerek yok..İstanbul’da yaşayıp İstanbul’un güzelliklerini tanımadan yıllarını tüketenler var. Topkapı Müzesini görmeyen, Piyerloti’de bir kahve içmeyen, Anadolu Hisarında balık, Kavaklarda midye tava, Kanlıca’da bir kase yoğurt yemeyen, güzelim Adalar’ı görmeyen Ortaköy’de denize karşı rakı içmeyen, Emirgan Çınar Altı’nda demli bir çay veya köpüklü kahve içmeyen binlerce insan var.
Bunları okurken bazılarınızın “iyi ama bunlar için para gerek, zaman gerek” dediğinizi duyar gibiyim. Elbette para gerek, zaman gerek ama, önce niyetlenmek gerek. Her şey para değil.
Güzellikleri görmek için, her zaman lüks yerlere gitmeye gerek yok!. Beşiktaş, Sirkeci, Kadıköy iskelelerinden kalkan gemilere bindiniz mi, istediğiniz yere gidebilirsiniz. Hele de vapurun kenarına oturup, elinize çıtır çıtır susamlı simidi alıp, martıların dansını seyrederek , Boğaz’ın veya Adalar’ın o muhteşem güzelliğini ve sihrini yaşayabilirsiniz. Yeter ki isteyin.Özellikle kendiniz için bir şey isteyin!...
Yıllar geçip gidiyor. Durup bir an düşünün. Birkaç yıl geriye gidin.Aranızdan ayrılanları gözünüzün önüne getirin. Onlarında kuşkusuz hayalleri vardı ama, “daha zamanı var” derken geçip gittiler. Dertleriyle dertlendikleri kişiler ise onlarsız da yaşıyor.
Dertleri biriktirmek yerine, hayallerimizi gerçekleştirmek için gayret etmeliyiz.
Tanrı’nın yarattığı güzelliklerin değerini bilmeliyiz. Yarının olup olmadığını hangimiz biliyoruz?
Bence bu yaz, kendi ayaklarımıza kendi ellerimizle sardığımız zincirleri kıralım. Paramızın yettiği kadar, bacaklarımızın taşıdığı yere kadar gidelim.
Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Denizimiz var, dağımız var, ormanımız var, gölümüz var.
Eskiler ne demiş “tebdili mekanda ferahlık var”. Biraz gayret edelim. Tatil için her şeyin dört dörtlük olmasını beklerseniz bu mümkün değil. Bu arada dün koşuyordunuz, bugün yürüyorsunuz, yarın belki de yürüyemeyeceksiniz. Bunun için Tanrı’nın bize verdiği nimetlerin ve güzelliklerin tadına varalım.
Tatile çıkarken, yanınıza sadece çok gerekli birkaç şey, okumaya fırsat bulamadığınız kitapları ve kesinlikle sevdiğiniz birilerini alın. Dertleri, kasvetleri, üzüntüleri, karamsarlığı geride bırakın.
Şimdi kendinizi, bir deniz kenarında düşünün. Sıcacık güneş bedeninizi ısıtıyor, masmavi gök yüzü tepenizde, denizin hışırtısı ninni gibi,
Size yapılan haksızlıkları unutun. İhanetleri düşünmeyin, nankörlükleri aklınıza getirmeyin. Onları Tanrının adaletine bırakın. “Nasıl?” “ Neden?” “Niçin?”sorularını tatilde sözlüğünüzden çıkarın. Nedeni yok!.Ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin herkes kapasitesi kadar alır ve adalet er veya geç yerini bulur..
Siz, Tanrı’nın size sunduğu güzellikleri yaşayın. Sağlığınız yerinde olduğu için, gördüğünüz, duyduğunuz, hareket ettiğiniz, sevme yetisine sahip olduğunuz için, ihanet eden siz olmadığınız için, nankörlük etmediğiniz için, hak yemeyip, hakkı yenenlerden olduğunuz için, vicdanız rahat olduğu için, Tanrıya şükredin. Kendinizle hesabınız tamamsa, kim ne derse desin, siz iyilikleri güzellikleri ve elbette tatili hak ediyorsunuz demektir.
Bir hafta olsun, bir ay olsun, bir hafta sonu olsun,üç gün olsun kendinize zaman ayırın. Döndüğünüzde, her şeye daha pozitif baktığınızı ve enerjiyle dolduğunuzu göreceksiniz. Kim bilir!... belki de, size yaşadığınız olumsuzlukları unutturan bir olanak veya güzel bir aşk, bir sahil kasabasında, bir deniz kenarında, bir çınarın gölgesinde, bir kır kahvesinde veya bir tekne gezisinde sizi bekliyordur. Hadi durmayın!. Bu yaz kendiniz için iyi bir şey yapın!..
Siz yoksanız hiçbir şeyin değeri yok bunu lütfen unutmayın.
Geçen zamanı geri getiremezsiniz ama hiç değilse, elinizde kalan zamanı kendi lehinize çevirmek için çaba harcayın.
Tekrar buluşuncaya kadar, her şey gönlünüzce olsun.
Sevgiyle kalın.
ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER