>

KÖŞE YAZILARI | ÖZCAN KANDEMİR

Konuk mu? Sanık mı?

"Şimdi yeni bir moda daha başladı. İnsanları rica minnet “konuk” olarak davet edip, “sanık” durumuna sokma modası. ."
 
   
 
 
     

TV kanallarında yer alan, kadın programları milleti canından bezdirmişti. Özellikle “kadınlara yönelik” sözüm ona “kadın haklarını savunmayı” amaçlayan programlar kadınların ağlama duvarı olmuş, daha da ileriye giderek kadınları baş göz etmek ( tek dertleri kadınların buymuş gibi) için adeta yarışır hale gelmişlerdi. Neyse ki RTÜK kadınların onurlarının daha fazla çiğnenmesine engel olmak için, kavgalı dövüşlü ( üstelik danışıklı dövüşlü) programları ekrandan kaldırdı.

Tam bir “Oh!...” demek üzereydik ki, bunlar tekrar ayrı formatlarda ama içerikleri hemen hemen aynı olarak karşımıza çıkmaya başladı.
Gene bir sabah programında iki kadın bir erkek programa çıkarılıyor ve kadınlar erkeğin beğenisine sunuluyor. Kadınlar ve çocukları bunun için kavgalar ediyor ve bu program “arkası yarın” gibi devam edip gidiyor.

Şimdi yeni bir moda daha başladı. İnsanları rica minnet “konuk” olarak davet edip, “sanık” durumuna sokma modası. .
Geçenlerde Esra Ceyhan iki hafta üst üste bir psikoterapist ile, bir psikologu ( ayrı programlarda) davet edip, onları konuk odasında bekletirken bir yandan da örneğin, ekranda “ Psikoterapist Çağatay Öztürk şöhret terapisi hakkında açıklamalarda bulunacak, az sonra...” gibi anonsları verip, milleti ekrana bağladıktan sonra, nihayet konuğunu programa aldı ve anons ettiği konulara hiç değinmeden, bu konuda konuğunun konuşmasına fırsat bile vermeden ard arda önceden planladığı soruları sorarak, konuğun ısrarla “ben doktor değilim psikoterapistim” demesine rağmen, önüne günlük bir gazeteyi yayıp, “siz doktor musunuz?” “konuşma yetkiniz var mı?” “yaptığınız şey etik mi?” gibi birbiri ardına sorular sorarak ve onu hiç dinlemeyerek saldırıya geçti.
Ekran başında olup ve aklı başında olanlar bunun önceden planlanmış ve konuğu zor duruma sokma amacını taşıdığını hemen anladılar ama. sunucu, ekran, mikrofon, saha ve seyirci avantajını sonuna kadar kullanarak konuğunu sanık durumuna sokmayı başardı.
Oxford gibi çok saygın bir üniversiteden diplomasını alan ve ülkesine gelerek birikimlerini burada harcamak isteyen idealist bir insanı geldiğine ve özellikle bu programa çıktığına pişman etti.

Sebep mi? Konuğun günlük bir gazetede çıkan söyleşisinde, Hülya Avşar’ın bir gazeteciye davranışı için yöneltilen bir soru üzerine, “ kontrol sorunu yaşıyor, enerjisini kendi mesleğini geliştirmek için harcasa dünya starları arasına girebilirdi” dediği için

Hülya Avşar bu olayda akıllı davranmış ve bir polemiğe girerek şimşekleri üzerine çekmektense reyting kaygısı yaşayan bir sunucuyu kullanmıştı.

Şimdi bu sunucuya “sizin bu yaptığınız etik mi?” diye sormazlar mı?
“Ekranlar, konukların kişiliği ve mesleki haysiyetiyle oynamanız için mi sizlere verildi?” demezler mi?.
İstediği soruları sorup, yanıtına sıra gelince “süremiz bitti “ diyerek programı bitirmek ve milyonlar önünde o insana sanki sahte diplomayla yakalanmış muamelesi yapmak hangi ölçülere ve etik kurallara sığıyor?
Hiç kimsenin elinde mikrofon var diye, bir başkasının haysiyetiyle oynamaya hakkı yok!.
Kendisi de her gün programına bir psikologu çıkarıp herhangi bir konu ve ya kişi hakkında görüşlerini alıyor. Hatta bu uzmanlar hastalarıyla birlikte programa katılıyorlar. Bu etik de, kendi hastası olmayan ve topluma mal olmuş bir kişi hakkında fikrini söylemek mi yanlış olan. Bunları toplumbilimi okuyanlar söylemeyecek de kim söyleyecek?.

Aynı davranışı ertesi gün bir psikolaga daha yaptı. Üstelik meslektaşlarıyla karşı karşıya getirerek. ( bu saygın kişilerin bu oyunların içinde yer almalarını da anlamış değilim) sunucunun amacı, kavga gürültü çıkararak, konukların sinirlerini bozup kontrollerini kaybetmelerini sağlayarak reytingi artırmak. .
Esra Ceyhan oturup bir özeleştiri yapsa çok iyi olur. Psikologlara bu kadar takmasının altında ne yatıyor acaba!...

RTÜK bu konulara da eğilmeli. Ekran kirliliğini önlemek için aldıkları önlemleri taktirle karşılıyoruz ancak, ekran önünde olanlar ve mikrofonu elinde tutanlar bu avantajlarını insanlara tuzak kurmak için kullanmamalı. İnsan onuru her şeyin üzerinde tutulmalı. Bu sorumsuz davranışlar bir insanın mesleki hayatını bitirebilir. Psikolojisini alt üst edebilir.

Yıllarca ailelerinden, ülkelerinden uzaklarda, dirsek çürüterek meslek sahibi olanların emeklerini bir çırpıda yok etme hakkı hiç kimseye tanınmamalı.
Eğitimli, donanımlı her meslekten insana ülkemizin ihtiyacı var. “Beyin göçü” oluyor diye üzülüyoruz. Bunların değerlerini bilip, destek olmak yerine, onları inciterek kendimizden ve ülkemizden uzaklaştırırsak beyin göçünü önlememiz olanaksızlaşır. Herkes sorumluluğunu bilmeli ve elinde olan imkanları kullanırken daha bilinçli davranmalı, Davranamayanlara da RTÜK acilen müdahale etmeli.

o.kandemir@superonline.com
 


ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>