“Bu göğü kucaklamak mümkün mü yıldız-düşü?…” (Nilhan Fidan)
Gözlerim uykuyla erirken, içimde bir sızı yaşlara dönüştü bu gece ve ıslaklığı kaçırdı uykumu yine... Galiba seni özledim.
Bu uçurumu kapamak mümkün mü yıldız-düşüm? Kendini unutmak istercesine düşmek peşine Anlamsız gözüken bir şeylerin...
Ve sonra tereddütsüz bir aşkla sevmek -ki tereddütle sevmek, sevmekten çok gönülsüz bir boyun eğiş bence-
Bu göğü kucaklamak mümkün mü yıldız-düşü? Buradan çıkarken, hırçınca bir tehdit savurmak çevreye Düşleri etrafa saça saça koşmak patikada.
Mümkün mü bu şarkı her çaldığında Aynı hislerle gözlerini yere indirmek ve Saatlerce sayıklamak ‘the winner takes it all’ diye.
Eflatun-sarı renkler düşünüyorum seni düşününce Deliliğin-entellektüellerin renkleri; biraz ben biraz sen desene...
Hayat durmadan sürüklendiğim bir ödül töreni sanki Ya da geciktiğim kokteyllerden biri.
Sana göz kırpıyorum öykümde, Kollarımı boynuna doluyorum; Konuşuyoruz, ordan burdan bir şeyler anlatıyorsun bana. Seni görmezden gelemez artık yüreğim, yüreğim büyüyor Büyü yüreğimi ele geçiriyor sonunda. Dayanamıyorum yalnızlığın ekşi kokusuna Ve pencereyi açıp seni çağırıyorum...
Gelmen mümkün mü yıldız-düşüm Seni görebilir miyim bu gece?
Ya bu gece ya bu yüzyıl öleceğim çünkü. Çok geç olacak umut dolu bakışlar için Ve senin yalvaran sözlerini duymayacağım, inan.
Bu şarkı çalacak yine, İlk dansımızda ya da sonuncuda. Hiç bilemeyeceğim. Gözlerim seni arayacak buraya her gelişimde... İlklerle sonlar unutulmayacak, Bunu bilerek ilk ve son seni özleyeceğim.