Ben de Kurban Bayramı’nda “büyük göç”e katılan milyonlarca yolcudan biriydim bu sene. Daha yola çıkmadan önce pişman olmaya başlamıştım, hatta “tura çıkmamak için şunca sebep” diye bir yazı yazacağımı bile hissetmiştim; ama dönüşteki halimi hayal bile edemezdim.
İnce eleyip sık dokuyup seçtiğin otelin ve uçağın değişmesi mi dersin, gidişe 5 gün kala hâlâ belli olmayan uçak saati mi dersin, tur ücretini ödedikten sonra ne zaman arasan meşgule düşen telefonlar ve cevap verilmeyen e-postaların mı dersin… Hepsi vardı. Ama daha fazlası da oldu.
Davullarla zurnalarla karşılandığımız kutu kadar havaalanından çıkıp da otobüslerimize yerleşince sırf bizim tur şirketinin Bayram için bu ülkeye 52 uçak kaldırdığını öğrendik -ki bu noktadan sonra kaos ve endişe geldi.
Zehir gibi tatilin ardından vatana dönmekse beni gerçekten benden aldı. Mutluluk sarhoşluğu içinde kendimi kaybettim bir iki gün. Öyle ki, trafikte sıkışıp kaldığımda bile ışıl ışıl farlar ve korna sesleri hiç mi hiç rahatsız etmiyordu. Ya da yolda yürürken burnuma gelen pis kokuları vücudum çok ciddiye almıyor gibi, neredeyse normal karşılıyordu. Uzun sure böyle büyük bir şükran duygusu ve memleket sevgisi içinde sevgi böceği gibi dolaştım etrafta.
Ben yine şanslıydım, kalacak yerim ve uçacak uçağım ayarlanmıştı. Gerçi tur programında yazmasına ve bir gece önce telefonla aranıp sabah 11’de lobide buluşacağımız ve transfer aracımızın bizi havaalanına götüreceği söylenmesine rağmen rehberimiz ertesi gün saat 11:00’e beş dakika kala otobüsün ayarlanmamış olduğunu üzülerek haber verdi. Biz de tabii ki hiç şaşırmadan bir yandan tur şirketinin çağrı merkezini hiddet dolu şikâyetlerle inletip bir yandan da kendi aramızda para toplayarak iki otobüs ayarladık da havaalanına öyle gittik.
Havaalanında bizimkinden daha feci nice hikâye duyduk… Otel rezervasyonu eksik yapıldığı için bir odada beş kişi kalanlar, sahilde yatanlar, transferde unutulup taksiyle havaalanına gelenler… Aynı tur şirketiyle buraya gelen ve farklı otellere dağılan bunca yolcu hem bu ülkeden hem de turdan kurtulmak için büyük bir sabırsızlıkla uçağa binmeyi bekledik.
Sonunda uçağımız İstanbul’a indiğinde ise şimdiye kadar hiç bir inişte rastlamadığım bir alkış kıyamet koptu ve herkes Türkiye Türkiye diye tempo tuttu.
Geldikten sonra gazete ve televizyonda da gördüğüm, insanların havaalanında mahsur kalması gibi çok daha korkunç hikâyeler yaşandığı ve Bayram dönüşü ilk 24 saatte TURSAB’ın yüzlerce şikâyet aldığı yönünde haberler… TURSAB başta olmak üzere ben de birkaç yere şikâyetimi ilettim ve bir daha (hele de bayram döneminde) turla bir yere gitmeme kararı aldım.
O kadar kolay kazanılmayan parayı tur sahiplerinin bu kadar kolay kazanmasına da isyan ettim. Bundan sonra herhangi bir tur şirketiyle çalışmama kararı almış olmak bile turizm adına ayıp aslında. Ne yazık ki bu zihniyetle çalışan paragöz tur şirketleri de turizm adına ayıp işlemekten kolay kolay vazgeçmeyecek gibi duruyor.
En büyük temennim, tur şirketlerinin insanların "mutlu olma" özgürlüğü üzerinden bu kadar para kazanırken biraz daha özenli olmasını sağlayacak düzenlemelerin bir an önce gündeme alınması.
Nilhan Fidan
nilhanfidan@cosmoturk.com
NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER