“Hiç umulmadık bir anda karşılaşırsak bir çıkmaz sokakta, başın öne eğik mi olur yine…” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı<br>
Ansam adını her gün bıkmadan Duyurabilir miyim sesimi… Duysan bile dönüp bakar mısın... Yoksa yumar mısın gözlerini yok saymak için…
Ve hiç umulmadık bir anda karşılaşırsak bir çıkmaz sokakta Başın öne eğik mi olur yine… Susar mısın utanç dediğin tezatla Ve kaçar mısın yine doğrulardan…
Ah, boşuna yorulma, ben bilirim aklındakileri. Kibarlık oyununda yasaktır içinden geçenleri ortaya dökmek. Söylersen küçülürsün çünkü. Söylersen kabul edersin küçülmüşlüğünü. Ama kibar sözler, hani insanın kulağında hoş bir seda bırakan ve şiir gibi mırıldanabileceği güzel sözler var ya… Hani başı sonu ve nereye gittiği belli olmayan… Ve muhtemelen hiçbir anlam ifade etmeyen dizeler. En usta baştan çıkarıcının bilmesi gereken sözler var ya – ki sen ezbere bilirsin… İşte onlarla yüceltirsin yerin on kat altına itilmiş insanlığını. Kendine yakıştıramadığın isteklerini siler, parlatır, bambaşka şekillerde ışıl ışıl süslerle sunarsın akşamüstlerinde.
Ah, o sözlere o süslere kanan kaç kurban bilirim nehir boylarında susuz kalmış. Melek gülüşündeki şeytan bakışları görmezden gelmiş; sözlerini tutarsın sanmış. Bu kapkaç oyununda sana kapılıp gerçeklerden kaçmış. Ama sen… Sen yaralarını yeni kalpler çalarak saran ve her şeyden çok ve sadece kendini seven şımarık bir çocuksun. Sen en hızlı hokkabazı bir hamlede alt edersin. Sen en düzgün, en nazik, en cömert ve en duygulu resimleri çizersin. Sen ki hep içten ve sıcak olmuş, insanlar tarafından hep çok pek çok sevilmişsin. Arkadaş canlısı, sıcakkanlı, iyi kalpli bir insansın. Sen de çok iyi bildiğin süsleme sanatının en büyük eserisin. Hele bir de birkaç kadeh içmişsen seni kimse tutamaz.
O yüzden, boşuna yorulma, ben söyleyeyim. Nasıl olsa sen yine “ne diyeceğini bilemezsin” - sözde. O çok sevdiğin ikiyüzlülüğün var ya… Onu da adına “üzmemek” dediğin bir yalanla örtbas edersin. Yine anlamsız birkaç sözcük mırıldanırsın tabii. Bundan kaçış yok. Ama o kadar yorgun olurum ki yorumlamaya bile çalışamam. Sense çoktan kayıplara karışmışsındır varlığını unutturmak ve belki de bir gün bir şekilde bağışlanmak umuduyla.
Her şey bu noktada son bulur işte. Öncesinde ne olduysa unutulur ve tuhaf bir öykü gibi okunur en fazla. Ama inanası bile gelmez insanın – o kadar gerçek dışıdır ki…
Her şeyi silip atabilir insan, unutabilir en kötü anıları bile Ama yine de sormadan edemem işte Neden bir tek açıklama yapmak koyar ki insana Her şeyi zaten yakıp yıkmışken… Bu kadar zor gelen nedir, söylesene…