Susmak gibiydi bazen, tüm sesleri sonuna kadar açarak susmak… (Nilhan Fidan)
2010’a girerken yazdığım yazıyı okudum tekrar, uzun bir keşifte olduğumu yazarak bitirmişim. 2010 da bu keşif yolculuğunu özetliyor adeta.
Susmak gibiydi bazen, tüm sesleri sonuna kadar açarak, o sesleri azaltmamak için susmak.
Geceyi aralamak gibiydi sonra. Renklerin siyaha dönüşünü kabullenebilmek, zamanı aralar gibi, pencerenin perdesini aralamak.
Sokak lambasının ışığında görülen yabancı siluetlerle tanışmak bir gece yarısı. Hayallerle gerçeği ayırt edebilecek bir sağduyuya sığınmak.
2010 benim için bir uyanıştı; ağırdan ve zaman zaman da tekrar uykuya dalar gibi.
Yinelenen seslerde ve hatırlanan sözlerde hep unutulmak istenen bir kayıt vardı. Kadrajın dışına çıkarmak istediğim, hafızamın tozlu raflarına bile almadan doğrudan geri dönüşüm kutusuna atmak istediğim bir yalancı.
Yola çıkmak gibiydi, hazırlanırken belirsiz bir umutla beklenilen; dönüşte yaşanmış bir hatıra olarak gülümseyen.
Susarken dinlemek gibiydi bu yol. Mazinin çehresindeki ifadeyi sonsuza kadar değiştirmek için. Katlanılmaz tüm yalanları kabullenip yola devam etmek için.
Ne kadar diplere batsa da beden, ruh yükselmeye devam ediyor, yürek de onunla kanatlanmayı hiç unutmuyor anlaşılan. Diplerden vurgun yemeden çıkmaya çalışmaktı bu yıl. Zehirli denizanalarından kaçınarak ve denizkestanelerine takılmadan.
Sihir gibi geldi suyun yüzüne çıkabilmek. Derinlerdeki korsan teknelerinden kaçıp özgürlüğüne kavuşan bir su perisi gibi.
Yeni bir yıl, yeni ufuklar diyerek başladı, hala da öyle devam ediyor.
Üstelik gözlerimi yumunca karanlıkta dans eden bir kız görüyorum. Gözlerini yumup dans eden bir kız. İşte o kız benim.
Ne mutlu ki gözlerim artık yalan söylemiyor, hele de yumduysam hep doğru söylüyor gözlerim. Nilhan Fidan nilhanfidan@cosmoturk.com