İstanbul’da baharla yazın iç içe geçtiği günler yaşıyoruz yine. Bahar geliyor mu gelmiyor mu, ah ama şimdi de üşüdük derken birden yaz geldi. Merserize kazaklar ve kısa ceketlerle gezinmek varken, bir anda yağmurlukları atıp askılı t-shirt’ler giyerken bulduk kendimizi. Şikâyetim yok kendi adıma; sıcağı, güneşi, pırıl pırıl bir günü hiçbir şeye değişmem. Şimdi, kırlara koşmak istediğim, çimlerde yuvarlanmaya doyamadığım, pencereleri ardına kadar açıp uçuşan tül perdeler arkasında dans ettiğim günler…
Bebek Parkı’nda, Caddebostan-Bostancı sahil hattında, İstanbul’da ne kadar koru, orman, park, bahçe kaldıysa oralarda olmanın vakti. Uzun yürüyüşlerle Boğaz’ın, Ada’nın keyfini çıkarmanın; piknik sepetinin define sandığına dönüştüğü günlerde bir ağaç gölgesinde ya da güneşin altında sevdiğine sarılıp miskinlik yapma zamanı şimdi. Tüm kış özlemle beklediğim kirazlar, can erikler, çilekler ve daha fazlası geri geldi işte. Laleler, güller, papatyalar, sevdiğim tüm kır çiçekleri filizlendi, büyüdü, sarındı toprağa.
Rumeli Hisarı’nda, Anadolu Hisarı’nda kahvaltı, Çengelköy ve Kanlıca’da akşam çayı, Bebek’te dondurma hayalleri kurabiliriz artık. Günübirlik doğa gezileri, konaklamalı turlar derken hafta sonu kaçamakları için kafa yorabilir, şehre yakın kaçış rotalarını takip edebiliriz. Polonezköy, Sapanca, Ağva var sırada, Gökçeada, Bozcaada, Assos ve Cunda…
Bu düşüncelerle dopdolu, bir yudum daha alıyorum çayımdan. Ne güzel, böyle bir günde burada olmak. Bir karışık tostla ayranı devirmiş midem de en azından benim kadar memnun halinden.
İlerideki masada, garsona “bir bira daha evladım” diyen teyzeleri görüyorum. Teyzenin elindeki çiçekli seramik kupaya bakıp gülümsüyorum. Ben de yaşlanacağım işte böyle, kırış kırış olacağım; ama umarım onlar gibi dimdik ayakta olur, patates kızartmasıyla bira içecek kadar sağlıklı olabilirim o yaşa geldiğimde. Kızlarla toplanıp bira keyfi yaparken bizi baskına gelen torunuma “şerefe” derim dilerim. Hatta önceki akşamın maç skorlarını bile tartışırım keratayla, kim bilir.
Moda’daki çay bahçesine doğru yürürken bir an durup çocuk parkına, geride bıraktığım yaşlı teyzelere, sonra da yuvarlak masalarda toplaşmış gruplara bakıyorum. Ağaçların gölgesi ile güneşin dalların arasından sızdığı bir çizgide, o denli mutlu, gülümsüyorum.