“Dağınığım biraz ve dalgın. Yazamıyorum da. Öyle sıkıcı bir hal ki bu...” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı…
Hafta İçi Sıkıntısı
Geçen akşam koşa koşa kaçtım işten güçten. Acelem varmışçasına telaşla girdim eve. Bir bardak sakız likörü koydum kendime, dolaba attım soğusun biraz diye.
Radyoyu açtım. Kendime göre şarkılar aradım kanallar arasında gezinirken.
Uzun zamandır okumadığım dergiler vardı, onları okudum.
Keşke yarın uzak bir yerlere gidiyor olaydım, dedim içimden. Hatta herhangi bir gün yapılacak bir geziyi planlamanın bile ne zevkli olacağını düşündüm. Şu saatte yola çıkarız, burada mola veririz diye konuşmak istedim seninle; ama sen meşguldün. Meşgul olmasan da aranmak istemiyordun. Aranmak istemediğini nerden biliyorum diye sorma. Öyle tahmin ettim. Sen aramayınca ben de aramak istemedim çünkü. Rahatsız etmek istemedim. O mesafe neden kaldı ki aramızda? Bir tek o mesafeyi kaldırsak her şey çok daha güzel olacak aslında.
Keşke uzaklara gidebilseydik senle. Uzaklara gitme hayalini kursak bile yeterdi. Başımı dizine yaslayıp hayalden cümlelerimiz olsa bile güzeldi.
Mutfağa gittim ve dolaptan çıkardığım bir bardak likörle odama geri döndüm. Sürekli üff’ledim. İçimde bir sıkıntı var. Dağınığım biraz ve dalgın. Yazamıyorum da. Öyle sıkıcı bir hal ki, bu halimi ben bile sevmiyorum.
İçimde bir sıkıntı var. Uzaklaşmak istiyorum her şeyden. Uzaklaşmak derken de aslında bu karmaşık düşüncelerden kurtulup huzur bulmak istiyorum artık. Sana yakınlaşsam unutacağım belki bunları; ama ayrı karelerde sürdürüyoruz hayatı. Sen salonda televizyon karşısındasın şimdi; Pazartesi akşamı maç değerlendirmeleri. Bense küçük odada radyo ve tükenmez kalemlerle. Bilgisayarı almadım yanıma, o yüzden oyalanacak bahanem de yok. Moda dergilerini karıştırıyorum. Yazayım diye başına oturduğum deftere çiçekler ve martılar çiziyorum, bir de asık yüzler.
Neden bu sıkıntı, diye sorma, ben de bilmiyorum. Bir anda her şeyi yitirmiş gibi kalakaldım. İçimden geleni yapamadığım bir haldeyim. Senle farklı yönlere bakıyoruz gibi geliyor bazen ve o zaman çok üzülüyorum. Beraber aynı yöne bakacağımız günü düşlüyorum. Ama düşlerimden de yoruldum hatta sıkıldım, hele de tek başıma kurduğum düşlerden çok sıkıldım artık.
Sürekli üff’leyip püff’lüyorum. Aile saadetini delercesine bir odadan çıkıp diğerine giriyorum. Likör bitince yine mutfağa gidip dolapları karıştırıyorum. Bulduğum çikolata, kiraz ya da erik ne varsa mideye indiriyorum. Dergiler bitince eski kitaplarımdan birini karıştırmaya başlıyorum. Uyku zamanım var ya benim, işte o saat gelsin de, ne seni aramayı ne de aramamayı düşüneyim istiyorum. Uyku gelsin de aklımda hiçbir sıkıntı kalmadan geceye karışayım diye bekliyorum.