“Sis grisi bir kırgınlıkta gökkuşağım…” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı...
GÖKKUŞAĞIM
Kırmızı oldum, tutkuyla adaş, aşık oldum dopdolu. Yerini dolduramayacağım boşluk oldu, adı kara delik. Acıtan sevdalarla yaşadım, bu da kara sevda.
Turuncuydu gelecek, capcanlı, enerjik, umut dolu. Bir şarkı mırıldanırken ve arabada dans ederken buluyordum kendimi. Öyle delidoluyduk ki papatyalar toplar gibiydim sabahları.
Sarıydım. Lüle lüle saçlarıyla ilkokul öncesi örnek kız çocuğu. Bir sarı gömleğe bitebilen deli liseli. Güneş’in kızı ve ayçiçeği tarlalarında koşmak isteyen biri.
Yeşildim. Huzurlu, dingin bir gün oldum, ormanda yürüyüş ve yapraklarda çiğ taneleri. Nilüferler vardı gölde, ne güzel düşler kurduk ağaçlar altında. Ufak bir esintide saçlarım dalgalandı, sen başımı iki elinin arasına aldın, saçlarımı geriye atıp öptün beni.
Lacivertti gece ve sadece bizim. Yıldızların altında kumsalda olmaktı dileğimiz, yaz hayalimiz. Gidilecek o kadar yer, yaşanacak o kadar güzel an varken daha az mutlu olabilir miydik… Yıldızlıydı gece ve senindim. Kollarında kaybolmuşken, sadece senin…
Maviydim. FG’de dinlediğim C. Harris şarkısı gibi “everything around me is blue”. Maviydim, bize yakıştığı için, derinliği olduğu için, uçsuz bucaksız gökyüzü olduğu için. Nehir gibi ya da çağlayan.
Gökte süzülürken öyle mutluydum ki, bulutlar ve yıldızlar benimdi o zaman. Bir daha bulamayacağımdan emin olduğum bir mutluluktu – o yüzden kaybetmekten bu kadar çok korktum ve mutluluğumu haykırmaktan bile çekindim.
Ufka yakındım, gün batımları da gün doğumları kadar güler yüzlüydü. Her gün, paylaşılan bir hazine, her an sürprizlerle doluydu. Deli deli renklere boyandı gök; turuncu, lacivert, eflatun ve sonunda mor.
Ben de mor giydim şerefimize. Kraliyet rengi gibi asil, cazibeli büyük bir aşk için... Göğün denizle seviştiği yerden karayla buluştuğu noktaya kadar sevdim çünkü ben. Kendimden taşarcasına sevdim.
Her renge boyandım da bu sevgiyle, sis grisi bir kırgınlıkta donakaldım. Bu aralar sadece içmek istediğimden belki, dudaklarımı ilk içtiğimiz şarap kadar kırmızı boyadım.
Puslu bir Pazartesi sabahı gibi kırgındım ben. Her renk için ayrı ayrı kadeh kaldırırken daha çok kırıldım.
İçimde gökkuşağının tüm renklerini taşısam da, yine en sevdiğim renklerde, beyazla siyahta asılı kaldım. Karanlığın içinde bir inci tanesi, siyah beyaz, ölüm yaşam...