HATIRALAR 2009
“İslam’la, insanı tanıştırmak” lazımdır.
Zira İslam;
Gelenekleri-hatıraları ve dini oluşturur.
Hatıralar, insanı ömür boyu sağlam tutar.
Hayat anlam kazanır.
Veya,
Hasta yapar, yaşamdan, yaşamaktan zevk almaz duruma getirir.
Hepimiz, yaşamımızdan kesitler anlatırken, çocukluğumuzdan başlarız.
Bizi etkileyen her şey, bir şeylerin “başlangıcı”olmuştur.
Aile büyüklerinin hitapları, tutum ve davranışları daima verdiğimiz örnekler arasındadır.
Televizyonlarda da“eski bayramlar” , “eski komşuluk ilişkileri”, v.s. adı altında konuşmalar yapılır, eskiye özlem dile getirilir.
Zamanla, hayatın ne kadar acımasız olduğunu söyleriz.
Hatıralarımıza tutunuruz.
“Hey gidi günler hey” deriz.
Sonra,”Çocukluğunda ruhen ve bedenen beslenenler, daha mutlu olurlar ”tezini savunuruz.
Ne mutlu, hayatında, “hatıralarındaki solmaz çiçeklere” sahip olanlara.
Sözler ne kadar önemliyse, hareketlerin önemi, bizleri daha çok tesiri altına alır.
Bize iyi davrananlar hayatımızın en değerli varlıklarıdır.
Sonradan anlarız ki, eylemle tefekkür ediliyor..
Bu nedenle, tavsiyem odur ki,
Çocuklarımıza kral ve kraliçe gibi davranmalıyız.
Onlara saygı duymalıyız..
“Saygısız bir sevgi”nin asla olamayacağına dair örnekler vermeli, öğretmeliyiz.
Onların dünyalarını karartmaya, yanlış kararlar vermelerine sebep olmamalıyız.
Yaşananlar, hatıraları oluşturuyor.
Ve de mutlu anılarımız,hatırladıkça bize ,güç verir.
Çocuklarımıza güçlü-kuvvetli ,üstün insan olun,diyoruz.
Diyoruz da;
“Üstün insan değilsen, Allah ‘ın sevdiği kul olamazsın. İnanıyorsanız üstün insansınız”. ruhunu neden öğretmiyoruz?.
Tavsiye ettiğimiz, istediğimiz ölçülerin hayata yansıması çocukluğunun ne ölçüde mutlu geçtiğinle doğru orantılıdır.
Derler ya, “azıcık aşımız vardı. Sobanın etrafında toplanır otururduk. Ama mutluyduk”.
“suya ekmeği banar yerdik. Huzurumuz vardı”.
“her şeyimizi paylaşırdık”.
“aile de birlik ve beraberliğimizden güç alırdık”.
“sen-ben yoktu, biz vardık”.
“bayramlarda yeni elbise almanın, alınan eşyaların başucumuza koymanın,sabah erkenden kalkıp bayram namazına gitmenin,mezarlık ziyaretinin,nakışlı mendillerin içine para konulup hediye edilmesinin,bayramın ilk günü bütün ailenin yemekte birlikte olmasının,dargın durulmamasının,el öpmenin,iade-i ziyaretin” çok önemi vardı.
Bütün bunlar; saygı,sevgi,paylaşmak,barış,yardımlaşma,dayanışma gibi anlamlar ifade ediyordu.
Bu arada bizler şanslıyız.Zira bir gün evvel ailece toplanıp yemek yiyiyoruz.
Şimdilere bakılırsa,
Tatiller,ailelerin ayrı düşmesi,herkesin tatile gitmesi.Telefon açıp “iyi bayramlar” denmesi.
“hey gidi koca dünya heyyyyyyyyyyyyyyyy” diyesi geliyor insanın.
Peki çocuklar bayramları nasıl hatırlayacaklar?
Bu günler sadece, tatili mi hatırlatmalı?
Yok mu ailenin, eli öpülecek büyükleri?.
Ya Bayram yemekleri?
Ya iftarlar,sahurlar.Bereketli sofralar,misafir için eklenen tabaklar?
Unutmayın gençler,
İmtihana girerken, işe başlarken, her zaman size dua edecek bir büyüğünüz yoksa,ondan hayır dua almadıysanız,alamıyorsanız,“hatıralarınızda açan çiçekleriniz” yok demektir.
Aile büyükleriyle yaşamazsanız onları üzersiniz. Ama asıl önemli olan,sevgiden ve ilgiden uzak kalan gençlerin, durumları.
Zira bunlar çocukluğun zenginlikleridir.
Hiç olmazsa tatile çıkmadan bir gün önce bütün aile bir araya gelmeli, diye düşünüyorum.
Dostlarımdan birisi bana;
“gençliğimde bir eser seyretmiştim.
Kadın,ailesini,çocuklarını denemek için, öldü numarası yapar.
Ve,
Aileyi,çocuklarını bir türlü bir araya getiremez.
Annem öldü,toplanamadık.Babam öldü toplanamadık.
Yani biz de aileyi bir türlü bir araya getiremedik.
Bayramlar da benim için öyle,
Bu bayram, telefon ettiler öyle kutladılar.
Kapıcının çocukları geldi. Hediyeler, şeker,para verdim.
Onlara sarıldım. Öptüm,kokladım yavrularım gibi.
Sonra da komşularla bayramlaştık.
O eseri seyrederken bir gün benim başıma da geleceğini hiç düşünmemiştim”.
İşte hayat.
Hikmet Suner
hikmetsuner@yahoo.com
HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER