biriken‘den Okan Urun, ‘Hande yeni bir oyuna başlıyoruz yine Özen’in (Yula) yazdığı…’ diye anlatırken gözlerinde oluşan parıltı hala dün gibi aklımda. Özen Yula’nın yazdığı, biriken’in yönettiği, Ayça Damgacı’nın başrolünü üstlendiği Yala ama Yutma’nın sahneleneceği günü sabırsızlıkla bekler olduk hepimiz. Daha sonra ‘kafasına göre haber yapmayı’ adeta ilke edilmiş Vakit gazetesi son derece ‘vakitsiz’, konusu itibari ile oyunun dini aşağıladığı yönünde, oyunu manipule edici bir haber yaptı. Bu haberden sonra oyun o sene çeşitli nedenlerle oynanamadı. Geçtiğimiz Ekim’de iDans kapsamında sadece iki kez segilenen Yala ama Yutma ne mutludur ve ne ironiktir ki 30 Nisan-8 Mayıs tarihleri arasında Almanya’da düzenlenecek Heidelberg Festivali’nde seyirci ile buluşacak. Yala ama Yutma’nın sahnede izlemeye doyamadığım oyuncusu Ayça Damgacı’ya Yala ama Yutma hakkında, Yala ama Yutma’nın oyunculuğundaki yeri hakkında birkaç soru sorma fırsatım oldu:
Öncelikle çok klasik soru en başa döneceğiz: Yala ama Yutma’nın size gelişi ya da sizin Yala ama Yutma’ya gidişiniz nasıl oldu? Nasıl tanıştınız oyunla?
Özen Yula sahneye koymak istiyordu bu metni beni aradı bir gün konuşmaya gittim, okuduk ve ben metne vuruldum ama daha sonra onun Amerika’ya gidişi kesinleşti ve bu sebeple oyunu çıkarmak için yeterli zaman yoktu. Ama ben ısrarla bu metni sahnelemek arzusu içindeydim ve Özen, Biriken ve beni bir araya getirdi. Ve böylece serüven başladı…
Bu projenin oyunculuğunuz için son derece zorlayıcı ama bir o kadar da iyi olduğunu düşünüyor musunuz? Ya da şöyle soralım Yala ama Yutma’nın Ayça Damgacı’nın oyunculuğunda nasıl bir yeri var?
Zorlayıcı bir yanı var tabii…En çok da bedeni ve cinselliği ‘porno’ gibi çok doğrudan ve bir o kadar banal bir araç ile sunmak, fikir olarak çok heyecanlandırsa da iş uygulamaya gelip bedende tezahür ettiğinde kendi korku ve engellerinle karşılaşıyorsun. Bu kadar ‘ar damarı çatlamış’ bir anlatıcılık ve kışkırtıcılık tek başına aşılacak bir süreç değil. Bu konuda cesur ve yüreklendirici bir ekip ile çalışmak beni çok rahatlattı. Sonuçta tiyatro bir ekip işi ve bu tek başına yüklendiğim bir serüven değil. Ama bu güne değin oynadığım rolleden bahsettim anlamda çok farklı olması, bir arzu nesenesinin -normlara hiç de uymayan- adeta bir karikatürü olmak, politik açıdan bu denli sivri dilli davranıp meydan okumak güçlendirdi. Ve sonrasında medyaya yansıyan süreçte yaşadığım öfke ve korku beni hem daha umutsuz hem daha inatçı yaptı… Ne çelişki ama…
Biriken’le sinerjiniz tutmuş gibi görünüyor. Önceden tanışıyor muydunuz? Ve ileride beraber proje yapma planı var mı?
Dediğim gibi bu proje vesilesiyle tanıştı. Yaratma sürecinde yaşadığımız onca sıkıntı ve imkansızlıklara rağmen, daha ilk günden çok ortak bir dil ile konuşuyorduk. Bu yeni bir araya gelen ekiplerde yakalanması çok çok zor bir şeydir ama herkesin çantasında getirdikleri uyumluymuş demek ki… “To Tina / Whats love got to do with it?” isimli bir video enstelasyon çektiler, orada oynadım. Devam ediyoruz anlayacağınız..
Yala ama Yutma başlamadan fırtınalar koptu. Oysa konusu itibariyle daha önce de ‘konuşulan’ pek çok oyun oldu: Vajina Monologları, Shopping and Fucking,Kürklü Merkür olsun bu kadar tepki toplamazken Yala ama Yutma’yı bu derece insafsızca ve önyargı ile neden eleştirdiler?
Hatalı bir kontekst içine yerleştirildi o yüzden… Sanki biz dini değerlere saldırıyormuşuz gibi gösterilmek istendi. Vakit gazetesi de kendi magazinini yaptı adeta. Çarpıcı ve tüketilecek bir malzemeydi o dönem ve medya piranalar gibi başına üşüştü. Hatta ileri gidip sinekten yağ çıkartırcasına Darül Love adlı oyuna bile bulaştılar. Kumbaracı 50 Beyoğlu’nun prestiji bozulmasın diye korkuyla kapatıldı. Yani saydığınız onca oyun rahat rahat oynamışsa bu medyanın tiyatrodan bize iş çıkmaz diyip burun çevirmesinden bence.. İşte bir kere ana akım bir gazete, bizim oyunu son derece banal bir şekilde haber yapmaya görsün… Sonra sağcılar solcular, severler sevmezler bu konu üzerinden birbirine girdi…
Oyunu Türkiye’de sadece 2 kez oynayabildiniz. Çok da güzel eleştiriler aldı. Sonrasında neden devam etmedi ya da edemedi?
Biz istedik oynamak ama ya var olan sahnlerin somut olarak koşulları uygun değildi (küçük, italyan sahne olması gibi) ya da istemediler başımıza iş açarız sahnemiz elden gider, zarar görür korkusuyla, bu da anlaşılır bir şey…
Almanya’daki festivalde Türkiye’de izlediğimiz Yala ama Yutma’dan farklılıklar olacak mı?
Hayır hiç bir farklılık yok. Sadece bu oyun için Alican Yücesoy aramıza katıldı, diğer arkadaşımızın programından kaynaklı ciddi bir sorun yüzünden.
Bu sezon Türkiye’de hangi oyunu/oyunları izledin - beğendin?
Beraber ve Solo Şarkılar -Tiyatro Tem
Tilt
En beğendiğin tiyatro yazarı? (Türkiye’den ve veya dünyadan)
Özen Yula’yı seviyorum :)) Beliz Güçbilmez. Ebru Nihan Celkan ve Ayşe Bayramoğlu da yakınen takip ettiğim genç yazarlardan.
Dünyadan; Bernard Marie Koltes, Jean Genet, Sarah Kane, Federico Lorca
Bu sene seni en çok sarsan film?
PRESS
‘Bir sinema filmi projesine evet demem için …………………. gerekir’ dediğin şartlar nedir?
Projenin bütünü benim hayat içindeki meselelerime değinecek illaki. Ve senaryodaki karakteri okuduğumda, aaa bu benim, diyeceğim. Ya da bu kadın aslında şuna şuna devşirilirse hafif, tam benim derdimi anlatır dediğim anda, hemen evet diyorum. Ve evet demeden de önce sahneleri hayal edip oynamaya başlıyorum kafamda. evet dedikten sonra sokakta, otobüsde, o karakteri çalışır halde buluyorum kendimi.
HANDE SÖNMEZ
YAZARA E-POSTA GÖNDER