Almanca’da “gebetskette”, Fransızca’da “chapalet”, İngilizce’de “prayer beads”... Bu üç kelimenin Türkçe’deki karşılığıysa “tesbih”. Farklı dillerde farklı farklı telaffuz edilse de tüm dinlerin ortak dua okuma aracı oluşu tesbihi özel kılıyor.
Kimi zaman aksesuvar olarak kullanılan kimi zaman da koleksiyonerlerin en gözde parçaları arasında yer alan tesbihin, ne yazık ki yazılmış, kayıtlara geçmiş bir tarihi bulunmuyordu. Ta ki Necip Sarıcı bu eksikliği fark edene kadar... Aslında o gençlik yıllarından bu yana Yeşilçam’a gönül vermiş bir sinema tutkunu. Aynı zamanda bugüne dek stüdyolarında sayısız filmin hayat bulduğu Lale Film’in de kurucusu. Sinema Necip Sarıcı için bir tutku ama onun bir büyük tutkusu daha var: Koleksiyon.
Geçmişe dair ne varsa topluyor Sarıcı... Hat, minyatür ve tesbih. Koleksiyonlarının tümü yaşanmışlığı anlatıyor. Özellikle de hem Türkiye’den hem de dünyanın dört bir yanından topladığı tesbihleri... Sarıcı, tesbih koleksiyonunu oluştururken bu manevi yönden güçlü bulduğu aracın tarihine de merak sarıyor ve kendisini kapsamlı bir araştırma sürecinin ortasında buluveriyor. Tesbihlere olan merakı ve koleksiyonuyla tanınan yakın arkadaşı koleksiyoner Aydın Bolak’la birlikte yürüttüğü titiz çalışmalar sonucunda 1996 yılında bir tesbih sergisi de açıyor. Necip Sarıcı, sergi için bastırdıkları kitapçığın bugün hâlâ talep gördüğüne dikkat çekerek, “Neticede o kitapçık tesbihin ilk yazılı tarihiydi. Ama ben o kitapçığı daha da geliştirdim” diyerek yayınladığı “Dua Taneleri: Tesbih” kitabından söz ediyor.
Kitapta, Sarıcı’nın koleksiyonu haricinde Aydın Bolak’ın ve Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen Osmanlı dönemine ait olanlarla Sarıcı’nın çeşitli ülkelerden topladığı farklı din ve kültürlere ait tesbihler gözler önüne seriliyor. Kitabın bir diğer özelliği de tesbihi hayatlarımızın neresinde konumlandırdığımızı anlatan anekdotlara yer vermesi. Zaten kitap da şu kısa ama etkileyici hikâye ile başlıyor: “Bir hoca, bir Ortadoks papaz ve bir haham küçük bir vapurun salonunda birlikte seyahat ediyorlardı. Bir zaman sonra papazın elindeki tesbih yere düşüverdi. İri bir adam olduğu için, yere eğilmesi güçtü. Haham nazik bir hareketle tesbihi yerden aldı, fakat sahibine verirken gözleri tesbihin ucundaki mücevhere ilişti. Taşların cinsi de hahamı alâkadar etmişti. Aralarında tesbih üzerine bir sohbet başladı. Bir süre sonra sohbete hoca da dahil oldu. Kısa bir süre sonra tesbihlerini birbirlerine vererek konuşmaya devam ettiler.”
Necip Sarıcı, kitabında kısa hikâyelerin yanı sıra tesbihin Türk edebiyatındaki yerine, Anadolu’da tesbih yapımına ve tesbih ustalarına da değiniyor. Satır aralarında ise onun tesbihe olan tutkusunun derin izlerine rastlanıyor. Kitabında da yer verdiği koleksiyonundaki tesbihler incelendiğinde Sarıcı’nın bu tutkusu daha iyi anlaşılıyor.
Sarıcı’nın koleksiyonunda yer alan tesbihlerin neredeyse büyük bir bölümü Yusuf Özgen imzası taşıyor. Sarıcı, Özgen’in yaklaşık 300 saat emek verip 2001’in Mayıs ayında tamamladığı 500’lük kuka tesbihin ise koleksiyonunun en değerli parçası olduğunu söylüyor. Tesbihlerini bugüne kadar Ankaralı, İznikli, Sivaslı ve Elazığlı ustalara yaptıran Sarıcı’nın en büyük zevkiyse tesbihleri yapılırken ustaları gözlemlemek oluyor. Bazen iki bazen de üç gün.... Söz konusu tesbih yapımı olduğunda Sarıcı için günlerin ve saatlerin pek de bir önemi kalmıyor. Her ne kadar bu ustaların bir kısmı artık aramızda olmasa, yeni ustalar da teknolojinin nimetlerinden faydalanıp elektrikli makinelerde, bol malzeme ile işlerini devam ettirseler de...
Ancak hemen söyleyeyim; Necip Sarıcı’nın koleksiyonunda yer alan tesbihlerin büyük bir bölümü fabrikasyon değil. Ustaların ellerinde şekillenen değerli taşlar tesbih boncuklarını dönüştürülüyor; ardından da tek tek iplerine diziliveriyorlar. Necip Sarıcı’nın yaklaşık 40 yıldır sürdürdüğü koleksiyonu 380 parçadan oluşuyor. Bunların 200’ünün yapımında bizzat bulunduğunu söyleyen Sarıcı, koleksiyonunda yer alan 60 tesbihinse Osmanlı dönemine ait olduğunuı belirtiyor. Hacı Mahmut imzalı kamçılı imameli 30 tesbihe de koleksiyonunda yer veriyor Sarıcı. Ancak en ilginci 12 bin yıllık mamut dişlerinden yapılanı…
GÜLAY KOÇ
YAZARA E-POSTA GÖNDER