Eğilmiş yere henüz tomurcuk olan bir çiçeği koklamak üzereydim. Birden çiçek bana doğru baktı. Sadece yürümek istiyorum. Bazen koşmak dedi. Ama olduğum yerde güneşe doğru bakıyorum ama güneş yok uzaklarda, ben titriyorum, saklanacak hiçbir yerim kalmıyor. Öylece solmayı bekliyorum. Derken boynunu büktü oysa farkında değildi ki solmayacaktı o daha güçlü olmak için kök salacak sonra güçlenecek ve güçlenecekti. Ellerimle ona dokundum. Sevdim kulağına eğildim. Bazen gitmek istersin. Ama bazı şeyler seni bağlar dedim. Özgür olup uçmak istedikçe toprağına kök salarsın.
Başlarsın ulaşamadığın hayalleri kurmaya. İçinde boğulmaya. Ama unutma dedim. Sen daha küçük bir tomurcuksun… Ve sen küçük tomurcuk bir gün büyüyeceksin. İçine kapalı o ince, zayıf güçsüz hallerin yerine bin bir renkle kaplı herkesin özeneceği bakmaya doyamayacağı güzel bir çiçek olacaksın bir bakmışsın hayallerinden harika bir ömür seni bulmuş. Ve sevildikçe yapraklarınla daha çok yaşayacaksın. Bu çiçek kardeş, çok neşelidir ama çabuk incinir. Ben daha 7 bilemedin 8 yaşımda anneannemin bahçesi vardı. Ve laleleri vardı bahçesinde önceleri dikkatimi çekmezdi sonra bir gün onlar büyüdü. Daha laleler açmadan yemyeşildir. Beklersiniz açsın güzel olsun diye. İlk başlarda hiçbir ilgi çekiciliği yoktur. Daha büyümemişken ve büyümeye çalışırken kimse dikkat etmez. Bir gün bakarsınız o sadece hiç özelliği olmadığı halde sıradan bir lale sizin gözlerinize hayatınızda görmediğiniz hiçbir renge benzetemediğiniz sıcak bir gülüş olur. İşte o zaman anlarsınız sıradan olan, dikkate gerek görülmeyen, hatta sizin küçümsediğiniz, o bir gün herkesin hayranlık kazandığı sizi utandıracak olduğu.
Bir laleyi yetiştirmek isterseniz, onu mutlaka soğuk bir zamanda ekmelisiniz. Ve çicek açmaları için uzun ama uzun soğuk bir döneme ihtiyaçları vardır. tabi birde o güzel çiçekleri bizlere sergileyecek güçlü bir kök için ZAMANA. Anlayana. Bu da bana.
DİCLE ÖNDER
YAZARA E-POSTA GÖNDER