Kalabalıklar içinde yorgun biri… Yıllardır olduğu gibi kalmak istemiş olsa da sonunda kalamamış yavaş yavaş soluklaşmaya yüz tutmuş bize bakıyordu. Sessizdi, 60 yaşında, nina simone dinliyor Halit ziya Uşaklıgil okuyordu ve... Severiz biz bu yaşlı ama alımlı kadını. Uzakta olsak yine gelir dizinin dibinde buluruz kendimizi. Hatta dizinin dibinde de söyleniriz. Bu yaşlı kadını bildiniz mi bilmem ama eminim ki siz bu yaşlı kadının hayranısınız. Sizde tıpkı dünyanın neresinde olursanız olun, onunla çay içip sohbetin de kaybolup soluğu beylerbeyinde,taksimde, Ortaköy de bebek ‘DE en sevdiğiniz mekanda alıp her gün iki yakasında gidip gelmeye doyamazsınız. Kıskanırım ben İstanbul gibi bir kadını. Hem olabildiğince yaşlı olacaksın hem de bu kadar güzel! Yok, senin gibi güzel bir kadın, ben İstanbul’u kıskanırım. Herkes ona yazılmamış en güzel şeyleri söylerken, en güzel şarkıları çalarken, adına savaşlar olurken, dimdik ayakta duran bu şehri seven herkesi kıskanırım. Hala göremediğim sokaklarında dolaşanları kıskanırım. Bilinmeyen tarihinin içinde ben bilmeden bilenleri kıskanırım. Ve kıskançlığın ötesinde paylaşırız seni her yeni güne merhaba derken diğer günü bırakırken geride, seni herkesle tarihle, sevdiklerimizle paylaşırız. Bu sabah 6 yıldır her gün köprüden gelip geçmenin zor ama ne kadar keyif verici olduğunu düşünürken yakaladım kendimi. Eğer birini severse insan, onu iyi ve kötü yanlarıyla seviyor. Bazı yanlarını beğenmese de sevgisinin ağırlığı bütün kötü yönlerini örtüyor. Biz bu kadından vazgeçemeyiz. Eğer hala İstanbul’da hiç görmediğimiz bir yer var ise fırsat yaratıp nereye gitmek ister siniz?
DİCLE ÖNDER
YAZARA E-POSTA GÖNDER