Toplumda, gün geçtikçe manevi değerlere ve örf adetlere verilen önem azaldı. Bu değerlere, sahip çıkmadığımızdan dolayı, gittikçe yozlaşan ve birbirinden kopan bir toplum olup, yok olmaya doğru gidiyoruz maalesef. Tabii, beni felaket tellallığı yapmakla nitelendirebilirsiniz ama gerçek bu. Birazdan bahsedeceğim değerlerin zarar görmeye başlaması da maneviyatın ortadan kalkmaya başladığının belirtisidir. İnsanların artık birbirlerine bazı konularda tahammül edememesi de yabana atılmaması gereken bir konudur.
Eski değerler kaybolmaya başladı dedik, örneğin:
Yaşlılara, hamilelere, engellilere ve gazilere toplu taşım araçlarında yer verme devri bitmiş. Gençler, bu kurallara (ki bunlar örftür, adettir) uymamak için yeni taktikler geliştirmiş. Yer vermemek için ya uyuyor numarası yapıyorlar veya görmemezlikten geliyorlar. Bundan rahatsız olan diğer bireyler, bazen yüksek sesle gençlere laf çarptırarak (kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla taktiği ile ) ikaz etmek isteseler de, bu bazen işe yaramayıp aksine daha büyük tartışmalara sebep olmaktadır. Tabii bir de kulağına taktığı kulaklıkla, son derece yüksek sesli müzik dinleyerek etrafını rahatsız etmekte ayrı bir olay. Hele o sinemada patlamış mısırı yerken çıkartılan ses, kapatılmayan cep telefonu ya da önde oturanın böğrüne böğrüne indirilen ayak darbeleri, bireylerin bencilleşmesine örnektir. Tiyatro ve operada durum biraz daha ağır olsa da, son zamanlarda tuttuğu takımın formasını giyerek tiyatroya gelenler de görülmüştür. Ama tiyatro ve operaya giderken özellikle erkeklerin giydiklerine dikkat etmeleri gerekmektedir.
Toplumda, bireylerin birlik beraberlik duygusunun artmasında birbirlerine duydukları saygı önemlidir. Kimse birbirini sevmek zorunda değildir ama saygı duymalıdır. Trafikte bile bunlara dikkat edilmelidir. Sinyal vermeden sağa veya sola dönülmemeli, diğer araçlar ani manevralar yapılarak tehlikeye atılmamalıdır. Trafikte ilerlerken özellikle arkadan gelen ambulans ve itfaiyeye yol verilmelidir. Yağmurlu havalarda yayaların yanından geçerken su birikintilerine dikkat edilmeli yolda yürüyenler ıslatılmamalıdır. Özellikle gün geçtikçe artan araç sayısı göz önüne alınacak olursa, kısıtlı park alanlarında, iki araçlık yer işgal edilmeden araba park edilmeye çalışılmalıdır. Yayalar içinde en önemli kural, sağdan yürümektir. Bir bakıyorsunuz, karşıdan karşıya geçmek isteyenler sanki meydan muharebesi yapacakmışçasına, yan yana dizilerek, birbirlerine omuz atarak karşıya geçmeye çalışıyor. Ama herkes sağdan yürüse kimse birbiri üzerine çıkmak zorunda kalmaz.
Komşuluk ilişkilerinde de aynı saygı gösterilmeli. Sabah çok erken saatte veya gece çok geç saatlerde komşulara rahatsızlık verecek hareketlerden kaçınılmalı. Balkondan bir şey silkelenmemeli ama eğer silkelenecekse aşağıda bir insan veya asılı çamaşır olup olmadığı kontrol edilmeli. En önemlisi komşularla selamlaşılmalı. Komşular arası acı, sevinç paylaşılmalı. İyi günde, kötü günde birbirlerinin yanında olmalıdır. Yani sadece düğün derneğe gidilmemeli, cenaze ve hastalıkta da bireyler birbirlerine destek olmalıdır.
Toplumu ilgilendiren ve üzen olaylara duyarsız kalınmamalıdır. Türk milleti, bu tür kötü olaylara (deprem, sel gibi ) vermiş olduğu tepkilerle birlik ve beraberlik anlamında neler yapabileceğini ortaya koymuştur. Bu birlik ve beraberlik bizlerin tek payda da buluşmasını sağlar. Bunun sebebi de bireylerin empati yapmasıdır. Bu sayede bireyler kendilerinin de bir gün yukarıda belirtilen olumsuz davranış ve olaylara maruz kalacağını akıllarından çıkarmamalı ve ona göre yaşamalıdırlar.
Yazının başında, bu kurallara uymazsak yok olacağımızdan bahsederken belki yadırgadınız, kızdınız ama birlik beraberlik olmazsa parçalanırız. Aynı duygu ve düşünceleri paylaşan bireyler, her türlü zorluk ve sıkıntının altından kalkarlar. Bir elin nesi var iki elin sesi var.
CİHAN SUNU
YAZARA E-POSTA GÖNDER