Babam bana ne bıraktı?
Geçen hafta annemin memleketi Balıkesir’deydim.
Annemin 3 erkek abisi arasından en yakışıklı ve en küçüğü olan Ergün dayımı kaybettik.
Dayımı hep gülen yüzüyle hatırlamak istediğimden dolayı cenazeye biraz geç gitmek istedim. Dayımı hatırladığım gülen yüzüyle uğurlayabilmek için…
"Hoşçakal Ergün dayı!… Yaptığın her şey için teşekkür ederim…"
Balıkesir’in çocukluğumdan bu yana çok önemli bir yeri var.
Çocukluğumun en güzel yıllarını kuzenlerimle beraber burada geçirdim. Özellikle Balıkesir milli parkını hiç unutamam.
Kuzenim İlker’le beraber gizli gizli sigara içtiğimiz en özel yerlerden bir tanesiydi. Tabi kuryemiz en küçük kuzenimiz Taylan’dı :)
Taylan’ın cebine para koyar – Hadi kuzen koş sigaraları kap gel der, milli parkın en sonuna kadar gider, taşların arasına sıvışırdık.
Eeee gizli gizli sigara içeceğiz ya.. Aman kimse görmesin…
Taylan garibim - Peki Cenk abi der koşa koşa sigaralarımızı alır getirirdi. Sonra da içmesini bilmediğimiz sigaraları salakça tüttürmeye başlardık. (Taylan hariç)
O zamanların en meşhur ve en ucuz sigarası Birinci içiyorduk.
Boktan sigarayı nasıl keyifle içmişiz? Her aklıma geldiğinde hala gülüyorum.
Parkın içinde bizim için çok özel bir mekan daha vardı. Balıkesir Lunaparkı.
Her Balıkesir’e gelişimizde hemen kuzenlerle koşar, dayımlardan sövüşlediğimiz paraları Lunapark’ta çatır çatır harcardık.
Özellikle sigaraların dizildiği bölümde halka atarak sigara kazanmak en büyük tutkumuzdu.
Kuzenlerimle birlikte halka atmanın sırrını çözdüğümüzden dolayı hemen hemen her atışımızda sigara kazanıyorduk. Sonunda adamlar bizden illahlah etti. Ve oynatmamaya başladılar :)
Zaten kazandığımız sigaraların çoğu da kurtlu çıkıyordu. :)
Ergün dayım da o sıralar Lunaparkın hesap kitap işlerine bakıyordu. Her gittiğimizde bize bedava bilet verir, akşama kadar çarpışan otodan, dönme dolaba kadar her şeye beleş binerdik.
Cepteki harçlıkları da halkalara gömerdik. :)
Neyse, bu Balıkesir maceralarıma daha sonraki yazılarımda devam etme kararı aldım. Eğer tarihe kendi hayatım hakkında bir belge bırakacaksam hiçbir şey gizli kalmamalı…
Neler anlatacağım neler.. :) Özellikle kuzenlerim yandınız siz :)
Balıkesir’e bu gidişimizde Ergün dayımın cenazesine gittiğimizden dolayı evde hüzün hakimdi. Kolay değil yengem hayat arkadaşını ve kuzenlerim de babalarını kaybetmişlerdi.
Hem de zamanında parkta gizli gizli içtiğimiz sigara yüzünden.
Yapacak bir şey yok. Dayımı tanıdığımdan beri sigarayı sever ve ağzından hiç düşürmezdi. Son ana kadar da yanından sigarasını hiç ayırmadı.
Dayımın evinin balkonunda otururken. Kuzenim Tülay’la sohbet ediyorduk. Uzun yıllar olmuştu sevgili kuzenimi görmeyeli…
Sevgili Tülay ne kadar değişmiş. Benim tanıdığım eski Tülay gitmiş yerine yorgun bir Tülay gelmiş. Eeeee hayat bu nelerin ne zaman, ne sekilde yaşanacağı hiç belli olmuyor. Özellikle ticarette!... Bir bakıyorsun dünya tersine dönmeye başlıyor.
Balkonda kuzenlerim Tülay, Taylan ve ben sanki dayımı sigaradan kaybetmemişiz gibi sigara tüttürürken, sohbet etmeye başladık. Konu nereden açıldıysa bebek mamasının çocuğu zeki yapmasından söz ediliyordu. Ben de karşı çıktım doğal olarak. Sanki çocukluğumuzda hep bebek mamasıyla büyütülmüşüz gibi…
O zaman ben şu an süzme aptalım :)
Dayımı kaybetmişiz konuştuğumuz konuya bak!... Bebek maması…
Daha sonraki dakikalarda benim gelecek konusundaki düşüncelerimden söz etmeye başladık. Eğer Allah kısmet ederse bir gün doğacak çocuğuma neler bırakmak istediğimi anlatıyordum.
Sevgili kuzenim Tülay o an babamın bana ne bıraktığını sordu…
Aslında bu sorunun altında Balıkesir’de, annemin babasından yani dedemden kalma arsaya bina dikmek isteyen Müteahhit’e, bizimkilerin karşı çıkması yatıyordu. Sonuçta bizimkiler karşı çıktığı için binaların yapımı için anlaşma yapılamamıştı. Ben de olsam karşı çıkardım.
Öyle resmi sözleşme yapılmadan, Müteahhit’i araştırmadan arsanın verilmesine karşıyım. Bu hastalıklı olduğunu bile bile bir kişiyle korunmadan seks yapmak gibi bir şey… Hastalığın ne olduğu araştırılmadan bodozlama dalmakla aynı şey…
Sevgili kuzenim Tülay…
"BABAM BANA NE BIRAKTI BİLİYOR MUSUN?"
Onurun ne demek olduğunu, ayaklarımın üzerinde nasıl dik durmam gerektiğini ve ticaretin nasıl yapılması gerektiğini bıraktı.
VE...
Babam bana ne bıraktı Tülay biliyormusun?
Büyüklere saygı duymayı, geçmişte yapılan iyilikleri unutmamayı ve "büyüklerini gördüğünde" yalancı bir gülümseme değil içten bir merhaba demeyi bıraktı.
Her ne koşulda olursa olsun!...
En kötü şey insanın kendi geçmişini unutmasıdır.
Mal mülk bırakmasına gerek yok. Bana bıraktığı bu dört temel şey malk mülkten daha değerli.
Bu bana bırakabileceği en özel hediyedir....
Eğer şu anda ayaklarımın üzerinde duruyor, yaşadığım onca şeye rağmen başımı dik tutabiliyorsam, hatalarımı görüp milyonlarla paylaşabiliyorsam, bundan daha değerli başka bir şey olduğuna da inanmıyorum.
Mal mülk boş şeyler… Üç metrelik kefen bezinden başka bir şey götüremiyorsun bu dünyadan.
Kimi zaman gelir varlığı yaşarsın, kimi zaman gelir kazandığın herşeyi kaybeder bir somun ekmekle gününü geçirirsin.
Önemli olan bir somun ekmek yerken aldığın muhteşem tadı hissedebilmektir. Hele ekmek fırından yeni çıkmış olursa…
Ve sevgili Ergün dayıcım, mezarına bıraktığım son sigarayı mutlulukla içeceğini biliyorum. Üzgünüm göz yaşı dökemedim. Bu benimle ilgili birşey... Seni sevmediğimden değil. Seni çok ama çok seviyorum.
Tıpkı Bekir abim gibi…
Hoşçakal Ergün dayıcım,
Karaoğlun Cenk
cenkbabaeren@cosmoturk.com
CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER