>

KÖŞE YAZILARI | BETÜL MARANGOZ

Eylül Sadece Hüzün Demek Değil

"Eylül ne zaman gelse dağların doruklarından insanın içini ürperten rüzgarların uğultusunda..." (Betül Marangoz)
 
   
 
 
     

Eylül ne zaman gelse dağların doruklarından insanın içini ürperten rüzgarların uğultusunda kışın ıslığını duymaya başlarız.

Esmeye başlar rüzgar, bir yandan dökülen yaprakları kovarken, bir yandan da aşkın ateşini söndürüp kalplerden kovmaya başlar. Arkasından yağmurun yağmasıyla birlikte, insanları farklı bir hüzün alıverir. Yazın acıyı, hüznü hissetmeyen kalp şimdi Eylül’le birlikte ızdırap çekmeye başlar. Sarı yapraklar rüzgara daha fazla karşı koyamaz ve teslim olur, etrafa savrulurlar. Güneş yüzünü göstermeye devam eder. Güneş ne kadar sıcak, gökyüzü ne kadar parlak olursa olsun içimizi ısıtmaya yetmez. Yetmez çünkü Eylül sonbahardır... Eylül hüzündür... Hüzün artık sarıdır, sarı sonbahardır, eylüldür… Eylül ayrılıktır, Eylül buluşma vaktidir ancak sevgilinin beklediği ve sevgilinin bir türlü gelmediği aydır.

Kaç Eylül geçerse geçsin sevgilinin geleceği tren, umut istasyonundan geçmeyecektir. Çünkü ‘O’, hüzün istasyonunda sonbaharın geçmesini bekleyecektir. Yazın yağmamakta inat eden yağmur, sevgilinin gözyaşı ile yeryüzüne Eylül’de inecektir. Gökten beklenen yağmur sevgilinin gözünden dökülmeye başlacaktır. Göz buna belki aşina olmayacaktır ve yaz boyunca yaşlar akmayı unutacaktır; ama sırası geldiğinde unutulan davranışlar, unutulan aşklar gibi hatırlanır. Acıyla akan yaşlar, sancıyla biten aşkları hatırlatır ve hüznü onlardan daha iyi anlatan olmaz.

Ne zaman sonbahar gelse içimizdeki mavinin çağrışımı, beyazın ışığı, baştan aşağı acıya keser bedenimizi. Gülmeyi unutup ne kadar zorlasakta kendimizi, gülemeyiz. Anlarız ki, gözlerimizle birlikte yüreğimiz de ağlıyor... İçimizdeki deli rüzgarlar bizi alıp buralardan çok uzaklara götürür. Ruhumuzdaki özlemler, kimi zaman çocukluğumuzun geçtiği kıyılara, kimi zaman da geçtiğimiz yaza savurur bizi.

Eylül’de ki hüzün başkadır. Yazın bitmesi, havanın soğuması, biten aşkların acısı her zaman Eylül’de depreşir.

Oysa ki Eylül de diğer aylar gibidir... Aslına bakılırsa Eylül sadece hüzün demek değildir... Yaşanılacak koskoca 1 aydır. Düşünsenize önünüzde sonbahar, kış yine bahar var. Ve hiç biri tekrar edilmemiş, yaşanılmamış aylar. Heyecanla yaşamaya değmez mi? Bence değer... Her yeni gün yeni bir başlangıç olduğuna göre Eylül’le birlikte sonbaharın gelmesiyle melankoli havasına bürünmemeliyiz. Erkenden kararan, birden soğuyan hava yüzünden hemen kış moduna geçmemeliyiz. Neşemizi kaybetmemeliyiz. Çünkü bu havalarda ne zaman neşemizi kaybetsek bir miskinlik çöker üzerimize. Hele ki bir de yağmur da yağıyorsa bu miskinlik ikiye katlanır. Bu senenin böyle olmaması için neşemizi kaybetmeyelim. Ve Eylül’ün de yaşanmamış bir ay olduğunu unutmayalım.

Yaşanmışlıklar, yaşanmamış günleri öldürmemeli!..


BETÜL MARANGOZ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>