Kaygı, korku, üzüntü, öfke, kin, nefret, suçluluk, olumsuz duygular olarak biliniyor. Duygular ise kişiye özünde enerji olarak geri dönüyor. Bilinçaltının dili, seslenişi ile vücuda mutlaka bir mesaj veriliyor. Yapılan çalışmalar, bu seslenişe kulak tıkamanın vücutta olumsuzluklara neden olduğunu ve devamında kansere kadar gidebilen hastalıklar ortaya çıktığını gösteriyor.
Günümüz toplumu duygularını belli etmekten kaçan, “güçlü”yü oynayan, içi kan ağlarken kendini gülmeye zorlayan insanlardan oluşuyor. Ancak duyguları bastırmak yok olmalarına neden olmadığı gibi, vücutta çeşitli hastalıkların oluşmasına da yol açıyor.
Çocukluğumuzdan itibaren bizlere duygularımızı dikkate almamamız gerektiğinin öğretildiğini dile getiren Bilinçaltı ve Biyoenerji uzmanı Buket Elbeyoğlu; “Bu duyguları hissedip karşımızdakiyle paylaşmaya kalktığımızda, ‘Boş ver. Unut gitsin. Kafana takma’ gibi önerilerle karşılaşırız. Yine çevremizde sıkça duyarız; ‘o kadar iyi, o kadar sabırlıdır ki kan kusup kızılcık şerbeti içtim der.’ Bu tip davranışları övülesi, takdir edilesi davranışlarmış gibi çocuklarımıza, çevremize aktarırız’’ diye konuştu.
İyi niyetle yapılsa da bu tip davranışların ciddi yanlışlar olduğunu söyleyen Elbeyoğlu, ‘’Duygular fark edilmeli, hissedilmeli, bedenimizdeki döngüsünün tamamlamasına izin verilmelidir. Vücudumuzdaki enerjisi azaltılmalıdır” dedi. Çünkü aksi takdirde bu olumsuz duygular zihinde taşındığı sürece titreşimini sürdürüp vücudun sistemlerini, organlarını, hücrelerini hatta DNA’sını bile bozabiliyorlar.
CİDDİ HASTALIKLAR OLUMSUZ DUYGULAR SONUCU DOĞABİLİYOR
Vücudumuzun en küçük birimi olan hücrelerimizin her gün yüzlercesi ölüyor ve yerine yenileri oluşuyor. Bu olay DNA molekülünün kendini eşlemesi (çoğalması) ile oluyor. DNA ise hücrelerimizin içinde bulunan kalıtsal materyaller olarak tanımlanıyor. Tüm genetik bilgilerimizin yani vücut planımızın DNA’mızda yazılı olduğuna dikkat çeken Bilinçaltı ve Biyoenerji Uzmanı Elbeyoğlu; ‘’Kalıtsal bilginin nesillere aktarılması da bu molekül aracılığıyla olmaktadır. DNA, bu çoğalma (kendini eşleme) sürecinde bazen zarar görebilirler. DNA, böyle bir süreçte normalde kendini tamir edebilir. İşte yapılan çalışmalar bazı insanlarda bu süreçte sıkıntılar olabildiğini ve devamında ise kansere kadar gidebilen hastalıklar ortaya çıkabildiğini göstermiştir” dedi.
Bu sıkıntıların en büyük nedenlerinden biri de çevresel faktörler olarak tanımlanıyor. Bu faktörlerin arasında toksik maddeler, güneş ışınları, kimyasallar, sigara, alkol gibi somut nedenlerin yanında kaygı, korku, üzüntü, nefret, kin, öfke, suçluluk, stres gibi olumsuz duygular da yer alıyor. Yani olumsuz duygular DNA'mıza kadar etkili olabiliyor.
Binlerce yıldır olumsuz duyguların bedenimizde fiziksel, davranışsal ya da ruhsal birçok soruna sebep olduğunu bilen Doğu tıbbı çalışmalarından bahseden Bilinçaltı ve Biyoenerji Uzmanı Elbeyoğlu; “Modern tıp hastalıklara yani ‘sonuca’ çare ararken, Doğu tıbbı bu hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan sebep hakkında çalışmaktadır. Çünkü sebep ortadan kalkmadıkça sorunun çözümü genellikle geçici olacaktır. Bu sebeplerin en başında olumsuz duyguların geldiği gerçeğini atlarsak, çözüm mücadelemizde başarılı olma şansımız azalacaktır” dedi. Olumsuz duyguları vücudumuzdan, zihnimizden, bilinçaltımızdan uzaklaştırabilmek, titreşimini azaltabilmek huzurlu, sağlıklı bir yaşam için atılacak en büyük adım oluyor.