Hava kirliliği, aşırı stres, gürültü, kalabalık, düzensiz beslenme; tüm bunlar şehir insanının hayatını olumsuz etkileyen faktörlerden sadece birkaçı. İş temposunda kişinin kendine vakit ayıramamasının, özellikle oturarak çalışmanın vücut için son derece sakıncalı olduğu bilinmektedir. Bu nedenle hiç değilse kısa aralıklarla da olsa egzersiz yapmak, bizim yenilenmemizi ve kendimizi çok daha iyi hissetmemizi sağlayacaktır. Egzersiz yapmak için muhakkak bir spor salonuna yazılmak gerekmiyor. Kısa mesafeli yerlere arabayla değil de yürüyerek gitmek, asansör yerine merdiven kullanmak da vücudumuz için iyi birer egzersizdir.
Her şeyden önce kişinin kendisini iyi hissetmesine yardımcı olan egzersizin, kolesterolü düşürürken, kan şekerini dengelediği, sağlıklı bir kiloda kalmayı sağladığı bilinen bir gerçektir. İstikrarlı yapıldığında tansiyonu ve kan dolaşımını da düzenleyen egzersiz; stres, damar tıkanıklığı ve kalp krizi geçirme riskini azaltmaktadır.
Yararları bunlarla da sınırlı olmayan egzersiz ayrıca bağırsak hareketlerini düzenler ve iyi sıvı alımıyla birlikte kabızlık sorununun çözümüne katkısı olur... Kişinin yapacağı egzersizin yaşına, kondisyonuna ve sağlık şartlarına uygun olması gereklidir. Özellikle belli bir yaşın üzerinde egzersiz yapanlar ve yeni başlayanlar çok dikkatli olmalıdır. Ailesinde kalp hastalığı hikayesi bulunan, sigara içen, kolesterol, tansiyon, şeker problemi olan, fazla kilo veya stresli bir yaşam tarzı bulunan bireylerin muhakkak bir hekim kontrolünden geçtikten sonra spora başlamalarında fayda var. Hangi egzersizin ne sıklıkta ve ne kadar süreyle yapılacağı hekim yardımıyla belirlenmelidir.
Normal şartlarda insan sağlığı için son derece faydalı olan sporun, bilinçsiz yapılması durumunda insan sağlığını tehdit edip, bazen sportif sakatlıklara, bazen de daha dramatik durumlara, hatta ölümlere sebep olduğu görülmektedir.
SPORA BAŞLAYANLAR NELERE DİKKAT ETMELİDİR?
Burada sporu 2 ana başlık altında ele almak gerekir. Eğer kişi yarışmalı bir spor etkinliğine katılacak ise mutlaka bir doktor kontrolünden geçmelidir. Özellikle bu kişilerin geçmişlerinde ve aile öykülerinde yakınlarının birden ölümü, kalp krizi geçirmeleri yüksek tansiyon ve şeker hastalığı gibi hastalıklar varsa bu kişiler mutlaka doktor kontrolünden geçmelidir. Gelişmiş batı ülkelerinde bu sporculara çok ayrıntılı incelemeler yapıldıktan sonra, yarışmalı sporlarda etkinlik gösterme izni verilmektedir.
İkinci başlık ise insanların kendilerini korumak için düzenli egzersiz yapmaları... Ancak bu sporu yapacak sağlıklı kişi 35 yaşını aşmış bir erkek veya 45 yaşını geçmiş bir kadın ise ve daha önce düzenli bir spor etkinlik yapmamışsa yine bir doktor kontrolünden geçtikten sonra böyle düzenli bir spor etkinliğine başlanmasında fayda vardır. Zira bu kişilerde o zamana kadar farkına varmadıkları yüksek tansiyon, şeker hastalığı, ve/veya bir bulgu vermeyen kalp hastalığı mevcutsa ve kontrolsüz olarak spora başlarlarsa bu hastalıklar bulgu verip istenmeyen sonuçlar doğurabilir.
SAĞLIKLI SPOR NASIL OLMALIDIR?
Kalp hastalıklarından korunmak için “spor yapın” denildiğinde insanlar genellikle spor merkezlerine gidip, karmaşık ve ağır sporları yapmayı akla getiriyor. Halbuki ne yazık ki bu doğru değildir.
Çalışmalar bize şunu göstermektedir: Sağlıklı insanlarda, kalp hızının yaşa göre hesaplanmasıyla elde edilen değerin genelde %70’i kadar bir kalp hızına ulaşacak egzersizler uygun olduğudur. Bir başka deyimle, bazal (istirahat kalp hızının) %70’i kadar kalp hızına ulacak tempolu, kesiksiz bir egzersiz programı kalbi de koruyan doğru bir bir programdır. Örnek vermek gerekir ise, yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aktiviteler bu klasmana girmektedir. En az 35 dakikalık tercihen 45-50 dakikalık, haftada en az 5 gün süreyle yapılacak bu tür egzersizler kalbi koruyucu etki göstermektedir. Özellikle 30. dakikadan sonra enerji kaynağı olarak yağların yanmaya başlaması ve bu egzersizlerin 40-50 dakikaya çıkmasıyla, 1 ile 4 saat kadar sürede yağların yanarak enerji kaynağı olarak kana karışması mümkündür.
Bu önemli bir bilgidir. Zira yapılan çalışmalarda, düzenli egzersiz yapan hastalarda koroner arter hastalarında (koroner damar dediğimiz kalbi besleyen damarların kısmı tıkanıklıklarında) kan akımının eskiye göre arttığı görülmektedir. Yani uygun beslenme, düzenli egzersiz ve kan kolesterol seviyelerinin düşürülmesiyle, (kötü huylunun düşürülmesi ve iyi huylunun ancak düzenli spor ile yükseltilmesi ile) başlangıç halindeki koroner kalp hastalığında bir işlem geçirmeden iyileşmek mümkündür.
Bu konuda çok dikkat edilmesi gereken diğer bir konu ise egzersize başlamadan önce gerekli ısınmanın yapılmasına çok dikkat edilmesidir. Isınmadan yapılan spor ve ani efor sarf edilmesinin kalp krizi ve ani ölümlere davetiye çıkardığına dikkatinizi çekmek isterim.
Ayrıca hem hastalıklardan korunmada hem de egzersiz programı öncesi, sonrasında beslenme tarzında miktar ve zamanlamaya dikkat edilmelidir. Özellikle kalp ve damar hastalıklarının korunmasında hayvani yağların tüketimini azaltılması ve daha çok sebze, baklagiller ve balık gibi gıdalara ağırlık verilmesi önerilmektedir. Hemen yemek sonrası dolu mide ile yapılacak sporun koroner kalp hastalarına oldukça zararlı olduğunu biliyoruz. Ancak spor, aç karınla da yapılmamalıdır.
Düzenli yapılan sporun, kalp hastalığına sebep olması söz konusu değildir; ancak daha önceden var olan ve bilinmeyen, kalbin romatizmal kapak hastalığı, hipertrofik kardiyomyopati gibi kalp kasının fazla geliştiği hastalıklar, erken gelişen damar sertliği, koroner arter dediğimiz kalbi besleyen damarların doğuştan anomalileri ve kalbin bazı yapısal hastalıkları bazen spor esnasında önemli ritim bozuklukları, bayılmalar, kalp yetersizliği ve hatta ölümlere dahi sebep olabilir.
Ancak bilinçli ve kontrol altında yapılan bir egzersiz ile sporun kalp krizini tetiklemesinden değil, aksine koruyucu özelliğinden bahsetmek gerekir.
KALP KRİZİNDE SPORUN YERİ
Kalp krizi veya infarktüs, kalbi besleyen koroner damarların kısmen veya tamamen tıkanması sonucu kalp kasının hasar görmesidir.
Kalp hekiminin görevi bu hastayı normal yaşantısındaki aktivitelerini yapan biri haline getirmektir. Ancak infarktüs geçiren bir kişininin, hangi düzeyde egzersiz yapabileceğinin belirlenmesi için öncelikle kalple ilgili gerekli kontrollerini ve testlerini yaptırması gerekir. Daha sonra hastaya belirli bir egzersiz programı önerilir. Ve tabi ki bu program erken dönemde sağlık merkezlerinde hekim kontrolünde fizyoterapistler tarafından yapılmalıdır.
Gelişmiş batı ülkelerinde “kardiyak rehabilitasyon” adı verilen bu programın uygulandığı merkezler mevcuttur. Bu durum sadece infarktüs geçiren hastalara değil, koroner kalp hastalığı tespit edilen, tıbbi tedavi alan veya anjiografik işlemden sonra ”balon” veya ”stent” denilen yöntemlerle tıkalı damarları açılan, hatta ”bypass ameliyatı” yapılan hastalara da gereklidir.
Ülkemizde biri- iki kalp merkezi dışında maalesef böyle üniteler yoktur. Bu sebeple ne yazik ki binlerce hasta kontrolsüz bir şekilde el yordamıyla egzersiz programı uygulamaktadır.
Uz. Dr. AHMET GÖNCÜ
Kalp Damar Cerrahi
Leventt Cerrahi ve Tanı Merkezi
Uzm. Dr. Ahmet Göncü