Moda haftası ile gelen ilk merhaba
Şahsen moda haftalarını takip etmeyi bayağı eğlenceli bulurum. Hazır New York Moda Haftası’nı geride bırakmışken (şimdi Londra Moda Haftası var), gözlemlediğim birkaç şeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Amerikalı modacıların 2008-2009 sonbahar-kış koleksiyonlarını resmi geçitler halinde sundukları bu moda haftasında benim merceğime, krepe şekil verilen kabarık rasta saçlı, kısa deri montlu, daracık taytlı modelleriyle uçarı mı uçarı iki tane modacı takıldı. Biri Japon asıllı Amerikalı modacı Anna Sui, diğeri 80’li yılların rocker ruhunu hala içinde yaşayan ve hiç yaşlanmayan Betsey Johnson. Her iki modacının da tasarımlarını çok fazla takip ettiğim söylenemez. Hatta hiç ilgim olmamıştı bugüne dek. Peşin hükümlü davranmışım sanırım. Hem Sui hem Johnson, yarattıkları ayrıksı siluetlerle normalde abartıyı, çok fazla uçarılığı, karışık kombinasyonları sevmeyen beni bile etkilemeyi başardılar.
Sui’nin kağıt bebeklerinin upuzun, ortadan ayrık saçları çiçek aplikeli taçlarla bezeliydi. 68’lerin ruhuna yakışır şekilde uzun tiril tiril elbiseler, kovboy çizmeler giymişlerdi. Hippilerden hiçbir farkları yoktu neredeyse. Arada Amerikan yerlileri olan kızılderili kadınların grafik desenlerden oluşan ikat kumaşlı alacalı elbiseleri, püsküllerle detaylandırılmış kıyafetleri de karşımıza çıkmıyor değildi. Bir an için podyumda Pocahontasları ve Hippileri birarada görür gibi oldum. Komün halinde yaşayan hippiler ile kızılderililer arasında pek bir fark yok çünkü.
Betsey Johnson ise koleksiyonunda daha ziyade 80’lerden ilham aldı. Tam da şanına yaraşır şekilde. Modayla ilgili birçoğumuzun sevmediği 80’lerden kalma iri su dalgalı kabarık saçlar, çizgili trikolar, deri ceket-şortlar, file çoraplar, taytlar, renkli çerçeveli gözlükler, opak çoraplar, parmaksız eldivenler ve tozluklar hem rocker gençliğini hem de disko gençliğini temsil eder; ama Johnson ikisini de harmanlayarak bir nevi günümüzün emo-punkçılarını yaratmış. Bir iki örnek olsa da kemerli mini elbiseleriyle karşımıza çıkan hippi-bohem kızları da görülmeye değerdi.
New York Moda Haftası’nı genelde sıkıcı bulan ben bu iki modacının yardımıyla gayet eğlenceli bir hafta yaşadım. Kaldı ki Forrest Gump’ı yeni izlemenin verdiği şevkle hippilere daha da bir özendiğim, arada bir onlar gibi giyinmek için gardrobumda ne var ne yok karıştırdığım bile söylenebilir. Artık Paris ve Milano Moda Haftalarını büyük bir heyecanla bekleyebilirim. Keyfim gıcır!
Simge Kurban
simge@fashinn.net
SİMGE KURBAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER