Döndüm !
Uzun bir yolculuk oldu, gittiğim yol ya 700 km idi …yada 1 km …
Gittim ya, işte bir okadar da geri geldim, mesafelerin önemli olmadığı yolculukdan.
İçsel mi yoksa kilometreleri, yol kenarındaki ağaçları, köyleri saya saya geçen bir yolculuk muydu ben de bilmiyorum. En gerçek tertemiz ışıl ışıl olması idi.
Gidişimin bir hatta birkaç sebebi vardı. Kavgaları, yalanları görmeye, anlamaya, fark etmeye gitmiştim.
Oysa ışığa yol alırken, her yer kin, öfke, iftira doluydu, bana teğet geçenlerin, ellerinde oklar kılıçlar ile birbirlerine sebepsiz açtıkları bir savaş vardı, her yer toz duman.
Önce anlamak gerekiyordu.
Oyuncularla dolu sahneyi seyirci olarak izlemek gerekiyordu. O günler, sağır olduğum, kör olduğum günlerdi… Bi haber olanlardan, aslında her şeyden.
Tek açık olan gönül kapısı idi her zaman ki gibi.
Gezinirken tanıdığımı sandığım kasabada bir dükkan çıktı önüme.İçerisi at gözlüğü takmışlarla, kara gözlüklerinin ardına saklananlarla doluydu. Oradan bakıyorlardı hayata, yaptıkları ortaya çıkmasın diye, planları doğru işliyor mu diye. Birkaç pembe gözlüklü ve gönül gözleri öpülesiler dışında dükkanın müşterileri hep böyle idi.
Ahenk için.
Dükkanda hiç susmayan bir müzik sesi vardı her telden, her an değişen melodileri ile kah dans ettiren, kah olduğu yere mıhlayan.
Gözlüklerinin ardına sakladıklarını düşündükleri gözleri hep belden aşağıya bakıyordu neler yapılıyor diye, gördükleri ile aslında görmek istedikleri ile sonradan belden aşağıya vurmak için.
Biranda çakan şimşek ile anlıyorum, fark ediyorum .Önce gülüyorum, şaşkınlık ve tüm ruhumu saran huzur ile şükür ediyorum.
Şimşeğin ardından tüm müşteriler yok oluyor, heryer masmavi semaya bürünüyor, dükkanda elimde tek gözlük ömür boyu takılacak olan ile kalıyorum.
O sırada kapının önüne çıkan çıplak gözlü dostlar var hepimizin elinde aynı gözlük!
Numarasız, şeffaf, dinlendirici, gönül gözleri gördüklerinden yorulanların ara sıra taktığı.
SEVİNÇ ÇAKMAZ
YAZARA E-POSTA GÖNDER