Bahar gelince, hava günlük güneşlikken nasıl oluyorsa öğleden sonra bir anda güneş kayboluyor ve yerini gri bulutlara bırakıyor. Hafif serinlik…Beraberinde şakır şakır yağan yağmur…Ve o yağmurla birlikte bir anda ortaya çıkan “şemsiye satan abiler” sokaklarda... “Allah Allah, bunlar bir yerde ellerinde şemsiyelerle yağmurun yağmasını mı bekliyorlar?” diyorum. Vallahi henüz çözemedim akıbetlerini.
Bugün de yaşadım mesela aynı şeyi. Yağmur başladı, adım başı “şemsiye satan abiler” belirdi. Bir restorana girdik, yemeğimizi yedik, çıktığımızda yerlerde şemsiye poşetleri doluydu. “Şemsiye satan abiler”in gizli kapılar ardında “Ah yağmur yağsa da şemsiyelerimi satsam!” diyerek beklemesine değmişti doğrusu.
Sanırım herkesin başına gelmiştir şemsiyesini almadan dışarı çıktığı bir gün, yağmura yakalanıp, bulduğu ilk şemsiyeciden mecburen şemsiye satın alması. Ben direndim, henüz almadım ama benim de o şemsiyelerle ilgili şöyle bir anım var hemen anlatmak isterim.
Sanırım 4 sene önce, çok sevgili bir arkadaşım tarafından arabamda unutulan bir şemsiye ile ilgili hikayem. Evet yağmurda ortaya çıkan o sıradan şemsiyelerden. “Nerden buldun bunu be?”diye sorduğumda, “İstanbul’a gittiğimde hava yağmurluydu, mecburen aldım oradan.”demişti. Geri vermek istedim, almadı tabi, “Amaaan at gitsin!”dedi. Ben de şimdi atmayayım da, arabanın bagajında duruversin, belki lazım olur diye düşünerek sakladım onu. Gerçekten arada işime de yaramadı değil. Gel zaman git zaman, şemsiye eskidi, iyice çirkinleşti ama bir şey yapıştı kaldı o şemsiyeye, atamadım. “Dursun bagajda, bir kere daha lazım oluverir, o zaman son kez kullanır, sonra yağmur durunca da atarım.”diyerek benimle birlikte arabada seyahat etti durdu aylarca. Ta ki düne kadar! Ama bir dakika, aklınıza gelen şey olmadı! Dün sabah evden eşimle birlikte çıktığımızda hafif hafif yağmur yağıyordu. Biraz ilerleyince, yağmur şiddetlenmeye başladı. Eşim tam inecekti ki baktım ıslanacak, “Bagajda şemsiye var, yanına al da atarsın sonra.”dedim. Şemsiyeyi aldı, koşa koşa uzaklaştı. Akşam olduğunda sordum, “Ne yaptın şemsiyeyi ?”diye. “Hiiç, iş yerinde duruyor.”dedi. Ahahaaha…
Anlaşıldı bu “sıradan” diye nitelendirdiğim şemsiyeden kurtuluş yok, çok yaşa sen şeffaf şemsiyemiz…
Deep note: Sevgili Aliğğğğ, 4 sene önce şemsiyeyi arabada unuttuğun için sonsuz teşekkürler. Sayende hem çok iş gördü o şemsiye, hem de çok eğlendim bu yazıyı yazarken…
SEMNAL GÖKMEN
YAZARA E-POSTA GÖNDER