Hayatımızı çevreleyen görünmez ağlardan sonra toprağın yerini almaya başlayan betonlaşma ile dünyamız şekil alıyor. Bir kasaba büyüklüğünde betonarme siteler derken, AVM’ler, parklar, bahçeler, otobanlar, her şey betonlaşıyor. Peki bizler duygularımız, hislerimiz bu betonlaşmada nasıl nefes alıyor dersiniz.
İş hayatında, okulda, alışverişte ya da sporda olsun yaşadığımız tüm stresi nasıl atıyoruz? Ya da hayatımızı çevreleyen bu dört duvar arasında atamıyor muyuz?
Düşünün… İşten ya da okuldan geliyorsunuz ve stres hat safhada. Dışarıda kimseye kızıp bağıramıyorsunuz. Hele ki bu hocanız ya da patronunuz ise… Ama eşiniz ya da sevgiliniz bir süre sonra bu yaşamın stresini kavgalar, gürültüler şeklinde atma yolu oluyor.
Dört duvar arasına sıkışmış ve etrafı görünmez sosyal ağlarla çevrilmiş hisler bir süre sonra en değerli insana hayatımızın en kıymetli parçasının karşısında patlıyor. Ne biriktirdiysek konuşamadan tartışarak kavga ile maf ediyoruz bin bir zorluklarla oluşturduğumuz ilişkilerimizi. Sonrası ise malum, “yapamıyorum” ya da “şiddetli geçimsizlik”.
İletişim çağında yaşarken neden iletişim kuramayız ya da neden birbirimizi anlayamayız? Empati kuran hislerimiz acaba beton duvarları aşamıyor mu?
En son ne zaman toprağa ayak bastık? Ya da sevdiğimizden en son ne zaman özür diledik hatalarımız için?
Hayatın stresinden en son ne zaman uzaklaşabildik?
Sevmenin ya da sevilmenin yollarını bilmeden nasıl mutlu olabiliriz ki?
Sevgimizin göstergesi bir instagram fotoğrafı, iki tweet, üç Facebook beğenisi ile ölçülür olduysa, ne anlamı kaldı Kız Kulesi’ne karşı el ele yürümenin… Annelerimiz, teyzelerimizin o meşhur sarmalarını, böreklerini özlemiyorsak; kardeş, dost anısı yoksa hatıralarımızda en rezidansından da olsa dört duvar arasında en kralı da olsan neyini paylaşacaksın ki. Yalnızlığını paylaşmak istiyorsan zincirleri kırmak yetmez. Dört duvarı da aşıp duygulara nefes aldırmak lazım. Bedenimizi, zihnimizi saran görünmez ağlardan kurtulup hayatın akıntısında havayı solumak lazım.
İlişkilerimizde sorun varsa duygularımızı toprağa değdirelim. Betonlaşan hayatımızdan ruhlarımızı sevgiyle, paylaşarak arındıralım. Duvarlar arasında kalarak boğuluyoruz. Hem ruhlarımız hem ilişkilerimiz boğuluyor. Bedenin değil ruhlarımızın açlığını doyuramıyoruz daha çok ve bu açlık hep içimizi kemiriyor.
İbrahim İbicek
Instagram: İbrahim İbicek
Twitter: /ibrahimibicek
İBRAHİM İBİCEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER