>

KÖŞE YAZILARI | HİKMET SUNER

Deniz Girenler...

"Plajlara baktığımızda “vay canına vay” demekten kendimizi alamıyoruz."
 
   
 
 
     

Magazin haberlerinde, poposunun arasında ip, üstü olmayan giysilerle güneşlenen her yaşta bayanlar görebiliyoruz. Yediden yetmişe kadar dersek, abartmış olmayız.

Boyundan büyük çocukları olan hanımların, üstsüz, güneşlenip, denize girerken ve duş alırken pozları var.. Otuzlu yaşlardaki bayanlar da aynı tercihlerle deniz sefası, yat sefası yapabiliyorlar.

Plajlara baktığımızda “vay canına vay” demekten kendimizi alamıyoruz. Bu, bir, tarz ve takdim meselesidir. Öte yandan, haşemayla denize girmeyi tercih edenler, kendisini sere serpe, fütursuzca sergileyenlerle, kendisini, kendisine saklayanlar da var. İkisinden birini tercih et deseler, “haşemayla” denize gireni tercih ederim.

Ben,haşemayla mı denize giriyorum?...Hayır. Ben,yaşıma uygun olan mayomu giyiyorum, denize giriyorum. Bedeni, bedenine sığmayanlarla, bedenini koruyanlar… Kimsenin kimseye bir şey demeye hakkı yok, tabii. Ancak, yapılan her hareketten mesul olunduğunu, hiç kimse aklından çıkartmamalı. Sonra, mikrofonlara konuşurken, “benim çıplak resimlerimi kullanıyorlar olmaz ki”.

Veya “çıplak resimleri” yok etmek için, “benim çocuğum var, evleniyorum, aman resimler ortaya çıkmasın” diye gayrete giriyorlar.

Her kesim için geçerli olan,ama, özellikle, yaşını başını almış insanların, bu, tedaviye muhtaç hal ve hareketlerinden, görüntü kirliliğine , örnek olmamak için, kendilerine çekidüzen vermeleri, geleneksel deyimle de “tövbe istiğfar” etmeleri gerekir.

İki erkek, yanında birisinin sevgilisi ve sevgilisi üstsüz, o sırada garson geliyor, hiç kimse kılını kıpırdatmıyor… “Vay be ne günlere geldik” demekten insan kendisini alamıyor.

Çırılçıplak olacaksın, sonra da “benim resmimi niye çekiyorlar, bu kadar da olmaz ki” diyeceksin. Her ne olursa olsun, her zaman, her yerde aşırıya kaçmamak, aşırı davranışlarda bulunmamak esas olmalıdır. Yoksa, hem itibarın, hem de onurun zedelenir, ayaklar altına alınır, herkesin de dilinden düşmezsin.

Mazinde, torunlarının yüzüne bakamayacağın görüntülerle, kabuğuna saklanıp, ele güne görünmeden, dört duvar arasında yaşlanır gidersin. Başkalarında ve başka yerlerde sebepler aranmamalı, kabahatin sadece ve sadece kendisinde olunduğu bilinmelidir.

Kötülüklerin ana sebebi, bizatihi insanın nefsi ve zaaflarıdır. Zira, ölçülü olmak, bir meziyet ve edep meselesidir. Şu düzende, ahlak, maalesef, geçerli bir şey olmaktan çıkmıştır. Herkes ahlaksızlığı üretebiliyor.

Yalan, zina, hırsızlık, haram v.s…yasaktır. Bunlar, değişmeyen, evrensel kabullerdir. Ahlakı, bazı ölçüleri, aşmamak lazımdır.

Ahlaksızlık hocalığı yapılırsa puan alınıyor, reytingler artıyor, ahlak hocalığı yaparsan kabul görmüyor, dışlanıyorsun. Bu,nasıl kabuk değiştirmektir?...

Kimsenin aklı ermiyor.

Ancak,

Bütün bunlardan etkilenmemek, bunları taklit etmemek gerekir.
Akıllardan çıkartılmaması gereken; gelenekleri ve alışkanlıkları bozmanın, “bir memlekette en büyük yıkım”, olduğudur.

Kendi geleneksel alışkanlıklarını, terk edenler yok olur, inandıranlar da hakim ve üstün olurlar.. Başkaları sana gol atacaklarına, sen gol atmalısın. Unutulmaması, ihmal edilmemesi, müsamaha edilmemesi gereken şey; “Kendi milletini, korumak”tır.

Halkın içinde, gönlünde olanları dile getirmek önemlidir. Kaldı ki,Halk, bu değildir. Halk, çoğunluk, bu türlü yaşamı tercih etmemektedir.

Mesela, kadın, erkeğe diyor ki, “Niye evden çıkmıyorsun”?. erkek,“Sen bana kibirlisin, demiştin..Kendi kendime kibir yapamayacağıma göre,onun için evden çıkmıyorum”.

Kendisine hakim, olmayanlar, olamayanlar da evlerinden çıkmasınlar.

Kötü örnek olmasınlar.

Saygılarımla.
hikmetsuner@yahoo.com
 


HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>