Babalar gününün düşündürdükleri…
Evleniyorum.
Babam yanıma geldi.
“14 sene Allah’tan, çocuk istedik.14 sene sonra, annen, çocuk müjdesi verdi. Allah bizi sevindirdi. Şükürler olsun..Dünyaya geldin. Benim, hep, gurur, sevinç, mutluluk kaynağım oldun. Dünyanın en güzel evladına sahibim. Ve, Dünyanın en güzel gelinin babasıyım. Ne mutlu bana” dedi.
Gözlerine baktım, buğuluydu.
Gözyaşlarını zor tutuyordu.
Derler ya, içine akıtıyordu adeta.
Gelin tacımı “besmeleyle” babam takdı.
Anneme,“Evimin neşesi gidiyor” hanım dedi.
Ben de hoplaya, zıplaya gittim.
Daima duyardım;
“Kız vermek çok zordur” diye.
Babamın yüzünü, hal ve hareketlerini gözümün önüne getiriyorum da, gerçekten söyleyenler çok haklıymış.
İnsanın kafasına, çocukluktan çıkıp, büyüyünce dank ediyor.
“Elinden bir bardak su içmeden, şimdi seni ellerimle damadıma veriyorum.
İnşallah, mesut ve bahtiyar ulursun” dedi.
Dün gibi hatırlıyorum.
Sonraları,
Bugüne kadar bütün başarılarımın, mutluluklarımın zemininin, babam olduğunu anladım..
Seneler geçti.
Babamı kaybettim.
“Tam sana ihtiyacım olduğu zaman beni bırakıp gittin” dedim.
Anladım ki, insanın ölünceye kadar babasına ihtiyacı varmış.
Kaybedince anlıyorsun.
Baban varken, gücünü babandan alıyorsun.
Ne olursa olsun, iyi günde kötü günde, baba ocağım var diyorsun.
Başın ağrısa, canın sıkılsa bir çınar ağacının gölgesi gibi babanın gölgesi, mevcudiyeti en önemli sığınağın oluyor.
Baban hayatında yoksa,
Her canlının ölümü tadacağını bilmene rağmen,
Baba hasreti ciğerini deliyor.
“Babam, bu koca dünyaya neden sığmadı ki” diye zaman zaman içleniyorsun.
Hangi yaşta olursak olalım, babamıza daima ihtiyacımız var.
Onu özlüyorsun.
İsterse bir köşede otursun,
Yeter ki canı sağ olsun,
Baba ocağımız tütsün,
diyorsun.
Evet ,
“Bir babalar gününü daha babasız, sırtımı dayayacağım “koca çınar ağacı” olmadan, beni koruyan “gölge” siz geçiriyorum” diyorsun..
Büyüdüğünü fark ediyorsun.
“Şımaracağın, göğsünde ağlayacağın,dertleşeceğin, “babama söylersem görürsün”, “babam halleder”,”nasıl olsa babam var” misali, kimsem yok” diyorsun..
Allah,
Babasını kaybedenlere,
Baba kelimesi duyunca,burnu sızlayanlara,
Babasına doyamadan,
Hatta onu tanımadan,tanıyamadan hayatına devam edenlere,
sabır versin.
Ahirete intikal eden herkesin babasına Allah’tan rahmet diliyorum.
Nurlarda yatsınlar.
Hiç farkettiniz mi,
Babasız kalınca birden büyüyorsunuz.
Unutmayın ki,
Bugün babanız yaşıyorsa,”alo” dediğinizde “efendim yavrum” diyorsa,
Eve gittiğinizde onun helal lokmasını yiyiyor, ona akıl danışıyor, dertleşiyorsanız,
“benim babam var, elini öpmeye gidiyorum, hayır duasını alayım” deyip, koşa koşa babanıza gidiyorsanız,
Hala çocuksunuz ve çok mutlusunuz demektir.
Kıymetini bilmelisiniz.
Hiç büyümeyin.
Aksi takdirde,
İnsan,
Babası ölünce öyle bir büyüyor ki...
Babasızlığın ne demek olduğunu, öğreniyorsunuz.
O zaman yalnız başınıza kalıyorsunuz.
Çocukken her şeyi bilen, herkesten güçlü olan babanız varken,
Yokluğunda, bir bilene soracak, güveneceğiniz babanız olmuyor.
Bazen,
Haddinizi aşıp, kendi aklınıza tapıyorsunuz.
Aklınızdan razı olarak, babanızı beğenmeme gafletinde de buluyorsunuz.
Üstelik Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan…
İşinize gelmediği için,
Canınızı sıkacak,
Her şeyi bilen,tahmin eden,
Zarar görmeyin diye, sizi ikaz eden tavrı, sıkıcı geliyor.
“Her şeye müdahale etmese, sorularıyla sıkmasa ne iyi olur” diyorsunuz.
“Aramızda o kadar yaş farkı var ki, her şey değişti artık, ama bir türlü kafaları değişmedi diye şikayetleriniz” de oluyor.
Zaman zaman “ ondan daha iyi ve daha doğru biliyoruz” diyorsunuz, zannediyorsunuz.
Bu yüzden babanızın “gönlünü de kırıyorsunuz”..
Babanıza, babalanıyorsunuz.
Ama affedilmeye öyle alışıyorsunuz ki…
Zira babanızın gönlü yufka…
Kocaman bir yüreği,
Öyle engin düşünceleri, öyle sınırsız “af”ları var ki…
Uzakta olsa da,
Görmeseniz de,
Zamanını tamamlamış ve yaşlı bir ihtiyar da olsa,
Mevcudiyeti size güç veriyor.
Kaybedince anlıyorsunuz, babanızın ne kadar önemli, değerli olduğunu.
Oysa, ne zaman ki babanızı kaybediyorsunuz..,
İşte o zaman gerçekten büyüyosunuz ve bir şey bilmediğinizi anlıyorsunuz.
Keşke olsa da sorular sorsa,hayatımıza karışsa,hatta tokat atsa diyorsunuz.
Biliyorsunuz ki, her şey sizin iyiliğiniz için..
Heyhat…
Ne çare ….
Giden, geri gelmiyor.
Yahka Kemal’in,
“Birçok giden, memnun ki yerinden, çok seneler geçti, çok seneler geçti, dönen yok seferinden” dizeleri aklınıza geliyor.
Aklınıza geldikçe, kıymet bilemediğiniz için de vicdan azabı çekiyorsunuz.
Çünkü üzerinizde “büyük çınarın gölgesi” yok.
Her türlü şeyden sizi koruyan kollayan sizden yaşlı, tecrübeli çınarı, maalesef, yaşarken fark edemiyorsunuz.
Zamanla,sizin de gölge yaptığınız ve koruduğunuz birileri oluyor ama,
O gölgeyi çok arıyorsunuz.
Babanız öldüğünde yapayalnız kalıyor, büyüyorsunuz.
Artık soru soracağınız,
Takdirini alacağınız,
Korkacağınız,
Bir babanız yoksa,
büyüyorsunuz.
Dünyaya gelmenizden ve yarınınızdan sorumlu tuttuğunuz,
Her istediğinizi almak zorunda olan, gönlünüzü hoş edecek, o kişi, babanız yok...
Üzüntülerini, gözyaşlarını belli etmeyen, sessiz, en zor zamanlarda bile yıkılmaz görünen, güveneceğiniz,
Sırtınızı dayadığınız,
Güçlü,
Yaşlı, çınar ağacınız yok artık...
İşte, O zaman, kafanıza dank ediyor.
Hayatta yapayalnız, himayesiz kaldığınızı fark ediyor, büyüyorsunuz.
Yaşamınızda samimi, sadece sizden yana, sizin için düşünen, yol göstericiniz yok artık.
Kaç yaşınızda olursanız olun, babanız yaşıyorsa hala çocuksunuzdur.
Babalar gününde babanızın elini öpün ve babanızla helalleşin,gönlünü alın..
Bir şeyin kıymetini “onu kaybetmeden” anlayın.
Sonra “son pişmanlık” fayda vermiyor.
Aynı,son anda yapılan tövbe gibi..
Bütün babaların ellerinden saygılarımla öpüyorum.
Hikmet Suner
hikmetsuner@yahoo.com
HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER