YAŞAMIN TRAVESTI YÜZÜ
Şimdi bu yazının başlığını okuyanlarınızdan bazıları ‘travesti’ kelimesini görür görmez seks ya da seks fantezilerine ait birşeylerden bahsedeceğimi düşüneceksiniz. Psikoterapist olmam nedeniyle belki de ‘travestizm’ ile ilgili bilimsel açıklamalar yapacağımı zannedeceksiniz, travestizme karşı olanlara inat! Oysaki travesti kelimesinin anlamına baktığımızda ‘karşı cinse ait kıyafetleri giyen’ anlamını taşıyor.
Bir psikoterapist olarak her an, her türlü yaşamsal hikayeyi dinlemeye hazırımdır. Her yeni insan, yeni bir hikaye, yeni bir yolculuktur benim için. Seans odasında herkes yaşamla ilgili sırlarını, yaşamının gizli yanlarını benimle paylaşırken anlattığı konuyla ilgili kendini tek sanır. Ancak herkes yaşamın travesti ruhunu yaşar çoğu zaman...Maskelerle gezer dolaşırlar. O maskeler ki onları ‘o’ yapan, onları toplum içinde ‘ötekileştirilmekten’ kurtaran, yaşamdaki saygınlıklarının temsilcisi maskeler... Statülerinin yorulmaz savaşcıları maskeler. Kimsenin görmediği ve bilmediği zamanlarda ise yaşamın travesti yüzüyle iç içe yaşarlar. Birilerinin onlara yakıştırmadığı, kendilerinin bile şaşırdığı ucuz yanlarını statü kaygısı gütmeden yaşarlar. ,
Başkalarının tahmin etmediği bir şekilde davranır ve ruh halinde gezerler. Sonra aniden kibarlaşır, asilleşirler sözüm ona. Tıpkı bir gece önce travestilerle yatıp, ama ertesi gün onları sadece bir fantezi bulutunun ötesinde görmeyen ve aniden sokakta gördüklerinde ise inkar eden ‘erkekler’ gibi, onlarda kendi ucuzluklarını kimsenin görmediği eminlikte başkalarının ucuzluklarıyla alay ederek kendi statü kaygılarını aştıklarını zannederler. Ya da inkar ederek kendilerindeki ucuzlukları...
Henüz öğrencilik yıllarımdayken psikoterapistime, bir gün kendim ile ilgili memnun olmadığım bir yanımdan bahsettiğimde, ‘belki de bu yönünü olduğu gibi kabul etmelisin fazla sorgulamadan’ demişti. Psikoterapistimin bu saptaması önemliydi benim için. Belki de birçok kişinin yapması gereken, ya da bir diğerinde kabul etmesi gereken, beklentiler dışında birşeyleri olduğu gibi kabul etmek. Fazla sorgulamadan. Tıpkı, Freud’a sorulan ‘bolca puro içiyorsunuz, bu neyi simgeliyor’ sorusuna verdiği cevapta olduğu gibi, ‘bazen bir puro yalnızca bir purodur’.
Yaşamda bazı şeylere anlamlar yükleme çabası kimi zaman yaşamı daha fazla karmaşıklaştırmaktan öteye götürmüyor insanı.
Aslında yaşamın travesti yüzünü herkes yaşıyor. Başkalarının üzerlerinde gördüğünde eleştirecekleri hatta alay edecekleri yaşamın eğreti giysilerini değişik şekillerde, kapalı kapılar ardında ya da çok açık bir biçimde herkes deniyor. Ama konuşmaya ya da birileriyle bu deneyimleri paylaşmaya geldiğinde birçok kişi kendi gibi olmaktan çekiniyor. Toplumsal statü kaygıları kendi benliklerine olan saygılarının önüne geçiyor. Herkeste bir ‘iyi’ olma çabası. İyilik nedir acaba? İyi olmak! Neye ve kime göre var olan bir kavramdır.
Çoğu zaman aynı korkaklığı bende yaparım yaşamımda. Örneğin, sosyal yaşamımda ünlü bir kişiyle tanışmak üzereyken istem dışı bir beklentiye girerim. Sonrasında iki şık vardır; ya o ünlü kişi benim beklentim doğrultusunda biridir, dolayısıyla resim tamamlanmıştır. Ya da ikinci şık; büyük bir hayal kırıklığı...kaçınılmaz bir pişmanlık. Keşke tanışmasaydım duygusunun hoyrat savurganlığı!
Herkes bir şekilde yaşamın travesti yüzünü yaşıyor. Kimi zaman birileriyle paylaşarak, kimi zaman herkesten gizleyerek. Umarım günün birinde yaşamınızın travesti yüzüyle yüzleşmek zorunda kaldığınızda yaşama karşı yenilmezsiniz!
Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık.
Hoşçakalın. Mutlu kalın. Yaşamınızdaki gerçek ‘siz’ ile yüzleşmekten korkmayın.
Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında.
Çağatay Öztürk
oztuc@aol.com
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER