Ata’yı anarken,gençlik ve spor bayramını kutlarken.
Atam; “Milletin bağrından temiz bir nesil yetişiyor. Bu eseri onlara bırakacağım. Ve gözüm arkamda kalmayacak,
Onlar, hürriyetin, bağımsızlığın, egemenliğin, Cumhuriyet ve inkılapların yılmaz bekçileri,
Her zaman, her yerde ,her durumda, Atatürk ilkelerinden ayrılmayacak,
Çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yenecek Türk milleti”. demiştin.
19 Mayıs 1919 - Mayıs 2013,
O günden, bu güne,Milletimizin manzara-yı umumiyesi,
Atam,
Umumiyeyi, AB den ve ABD den sormak durumundayız.
Manzara ise,Atam,ne sen sor ne ben söyleyeyim.
Kelimesi yok.
1919 da, omuz omuza vermiştik..
Saf halindeydik
Can veriyorduk,
Kan veriyorduk.
Vatan kurtarıp,
İstiklal elde edip,
Cumhuriyet kurmaya hazırlanıyorduk.
İnkılaplara altlık,
Fakirliğe, yoksulluğa,
Cehaletle savaşa başlıyorduk.
Hür, bağımsız olduğumuzu,
Çağdaşlaşmaya susadığımız,muasır medeniyetleri de aşıp,
Tek medeniyet modelinin,kendimiz olabileceğini,
Ne Mutlu Türküm haykırış gizeminde,
Âleme tebliğ ediyorduk.
Yarınlar bizim’e takılmayıp,
Yarınlar, biz, olmaya çalışıyorduk.
Büyük Türk İmparatorluğu metre kare olarak küçülmüştü.
Ama ,siyasi hesapların içinde, vazgeçilmeyen kale alınmak mecburiyetinde mirengi noktasıydık.
Varlığımızla,
Ayakta duruşumuzla,
Heyecanımızla,inancımızla ve israrımızla,
Ölümü hiçe sayıyor,gurur duyuyor,
Şeref kıyamı sergiliyorduk.
Bizler hakkında yabancıların söyledikleri,yazdıkları, inceleme ve araştırmaları, sosyolojik,psikolojik,politik raporlarını umursamıyorduk.
Bizim ise, en ufak bakışımız,hal ve tavır koyuşumuz, her şeye rağmen,
Onları düşündürüyor, heyecanlandırıyor, ürkütüyordu.
Ankara’sız, plan-proje,strateji ve taktik yapamıyorlardı.
Fabrikalarımız yoktu.
Okullarımız azdı.
İhracat-ithalat söz konusu bile değildi.
Ama, ruh bütünlüğü,hedef tekliği,ilâhi, ve milli tekbir,gönüller orkestrasına sahipti.
Asırlar üzre, nesiller üzre, kıyamete kadar onaylı olarak,atasından emri, ruh-be-ruh tebelluğ etmişti.
Şimdi ise,
Bugün yurdumdaki insanlar,çıkarları uğruna,
Haklı çıkmak için,yalan konuşmak,çamur atmaktan,iftira atmaktan,en kutsallara dil uzatmaktan kaçınmıyorlar, çekinmiyorlar.
Türk varlığına,
Varlığını armağan etmesi beklenen toplum ve gençler,
Varlıklarını yasa dışı, ahlak dışı, çıkar odaklarına, armağanı da aşıp,adeta hibe ediyorlar.
Beden ve ruh sağlıklarını anlamak için,
Gazetelerdeki rakı ve şarap reklamlarına bakmamız yeterli.
İkramı aştık, tavsiye, telkin ve reklamlarda dolaşıyoruz.
Sigaralara, öldürür diye yazı koyuyoruz.
İçkinin faziletlerini ise,sayfa sayfa,en renkli fotoğraflarla halkımıza sunuyoruz.
Bir tek Cuma hutbelerinde tavsiye etmiyoruz.
Halbuki Gazi Mustafa Kemal demişti ki, “sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur”…
Şike kendisini dahi aştı.
Futbolla sınırlı olan bu kavram,
uyuşturucu, fuhuş, hırsızlık, gasp, cana, mala,ırza kast,rüşvet olayları her gün rekor üzerine rekor kırıyor.Gazeteler ve medya en büyük şahit ve kaynak.
İlgililer ise, tahsisat yokluğundan,ekip,eleman kifayetsizliğinden,
Yasal boşluklardan,bıkmadan,usanmadan,adeta tevil ansiklopedileri yazıyorlar.
Üst makamlardaki yöneticilerimiz, birbirlerinin ayaklarının kaydırmak için, her türlü başarısızlığı,
tabii imkan olarak kullanmaktan çekinmiyorlar.
Demokrasiyi bir türlü tanımlayamadık,sindiremedik,
Onun için de, gerektiğince uygulayamıyoruz.
Laiklik ise, adeta tanımı, saz şairlerinin atışmalı,çatışmalı söylemlerinde, kendi kendini arıyor,
Millete bir türlü anlatamıyoruz.
İşsizlik, üretim düşüklüğü,mevcutlardaki niteliksizlik,
Çin malları ile geçiştiriliyor.
Asırlarca afyonla gıda bulmuş Çin,
Şimdi, dünyayı, endüstri malları afyonu ile, idare ediyor.
Yerli sanayi ricatta.
Büyük çoğunluğu da kapatmış,teslim olmuş durumda.
Yerli mallar haftalarından,yerlinin, en olumsuzlukları ifade eder seviyesine geldik.
Öne çıkartılan medyatik meslekler, ikbal haline geldi.
Saz, söz, dans yarışmalarında binlerce kişi kuyrukta.
Atam, sen Türk dili için sath-ı taarruz ederken, istiklal caddesinde dahi, Türkçe,tabelalardan,markalardan tasfiye oldu.
Adeta istiklal caddesi, istiklalini kaybeder duruma geldi.
Yakın zamanda istiklal caddesi,moda normlarda “freedem stret” olabilir.
Çok kişi memnun ve mutlu ki yerinden,hiç tepki yok, kimseden.
Öğretim, eğitim ve öğretimi hiç sorma.
Olmayanı nasıl anlatalım.
Cehalet engeldi, şimdi başka şeyler moda.
Çünkü, prim yapıyor.
Herkes eşit.
Ne büyük, ne yaşlı, ne küçük, ne genç belli.
Yıllarca küçüklerimizi sevmek,büyüklerimizi saymak için ant içmiştik.
Gençler ve yaşlılar ve orta yaşlılar, velhasıl herkes,evsiz,işsiz, dostsuz, yarsız, heyecansız, ümitsiz, sahipsiz..
Aşk oldu, cinsellik.
Muhabbet oldu, geyik sohbeti.
İnternet,ibadet haline geldi.
Musibetler,internetten taştı.
Teknoloji, canavar,
Tüketim,lüks,
İsraf ise adeta töre oldu.
Türkiye Cumhuriyeti ne alemde bilemiyorum.
Bir şey diyemiyorum.
Ama, çok şükür elimizde Nutkun, hala, tahrif edilmemiş şekilde mevcut.
Müracaat-bilgilenme, eserin, artık başvuru değil, başı vurma haline geldi.
Buna da şükür.
Bu durum da bizlere, tek ümit kaynağı olarak,teselli vermekte.
Atam, görülen odur ki,kutlamayı aştık.
Hal,Yakarış ve ağıt haline geldi.
Kanaatlerimiz,düşüncelerimiz,raporumuz budur.
19 Mayıs 1919 bize ibret ve bilgi olsun.
Sana minnetlerimizi sunarız Atam.
Saygılarımla.
HİKMET SUNER
YAZARA E-POSTA GÖNDER