Şanssız bir dönemde, giderek sahtekârların, yalancıların arttığı bir dünyada yaşıyoruz. Ne yazık ki, bunlardan herkes zarar görüyor. İftiracılar, iftiralarının büyüklüğü ve haksızlıkları oranında şerefsizlerden kim olursa olsun, yaşamını sağlam, etik aynı zamanda halkına adamış birine, onun onuruna kimse gölge düşüremez.
Bir hekim olarak, 60 yılımın, alnımın akıyla, alın terime bir lokma haram katmadan ve de insan değerlerin, hakka ve halka en yakın olarak yaşadım. Ülkeme tüm borçlarımı ödedim. Ödemeye de devam edeceğim.
Sistematik bir yok etme amacının özel hedefi haline geldim. Ben bir bireyim. İftiracıların ellerinde her türlü fırsatlar var. Benimse sadece kalemim var.
Bir hekimin namusuyla oynarken, hekimlik kavramına da leke düşer. Ayrıca hekimin elindeki malzeme, inşaat ustasının tuğlaları değildir. İnsanları da böyle karanlık amaçlara malzeme ederseniz, şerefleriyle, namuslarıyla oynarsınız. Tertemiz aileler. Sayıları şu anda üç binin üzerinde. Ayrıca dört binin üzerinde manevi torunlarım da bu ailelerinin kucaklarında.
Buldunuz bir fırsat, saldırın masum insanlara. Planla dalaverelerle ve de alçakça kandırmalarla, iyi niyetleri de dejenere edin.
Bunlar sizin işiniz. İyi bilirsiniz. Örnekleri de pek çok. Benim bir canım kaldı. İşimin, düzenimin başındaydım. Dün ne yapıyorsam yarın da onu yapacağım. Hodri meydan buyurun!
Sizin işiniz o, benim işim bu. Benim bir işim var: ÜLKEMİ AYDINLIĞA KAVUŞTURMAK…
Biraz daha sis bombaları, biraz daha lağım çamurları atmaya devam edin. Benim kaybedecek bir şeyim yok. Sizlerin ise vicdanınızdaki o kara leke, bir gün karşınıza çıkacak. Bekleyelim.
Değerli okurlarım, çok özür dilerim. İnternetimin açıldığı gün, bunları yazma talihsizliğini yaşamasaydım keşke…
Konumuza bir fıkra ile bitirelim.
Bir Türk Amerika’ya gitmiş. Otelde müşteri bekleyen üç kadın görmüş. Biri 100 dolar, ikincisi 50 dolar, üçüncüsünün ise 25 dolar fiyatları var ellerinde. 25 dolarlık genç, hem de güzel. Bizimkisi, “neden böyle” diye sormuş. Otelci: “ Onun belalı bir kocası var. Bu durumda geldiğinde, biraz ortalığı dağıtıyor” demiş. Bizimkisi: “ Bana bir şey olmaz” diyip, genç kadınla odaya çıkmış. İşlerini bitirip merdivenlerden inerlerken, kocası görmüş. Bizimkisini yanına çağırmış: “ ya sen kimsin, nerelisin” diye sormuş. Bizimkisi: “ Türk’üm” diyince, “ gel de hemşerim otur şöyle yanıma. Sen benim için tarihi bir fırsatsın. Beni tarihe geçirebilirsin” sözüne bizimkisi merakla: “ nasıl yani?” diye sormuş. Adam: “ Ya sizin o meşhur Baltacı Mehmet Paşa’nız vardı ya… Bizimkisi: “ Eee, ne olmuş?” “ İşte o paşa , Rus çarı Pedro’nun karısı Katherina ile çadırda halvet oldular ya…” Bizimkisi: “ Eee…” “Sonra Baltacı Mehmet Paşa tarihte unutulmaz bir yer aldı yaa…” Bizimkisi merakla: “ Eee!” “ Şu benim kadın Katherina’nın yedinci kuşaktan torunu olur. Sen ülkene gidince, “ Ben Katherina’nın 7. kuşaktan torununu” anlarsın ya… Dersen, sen de ben de karım da tarihe geçeriz..” bizimkisi şaşkın: “ İnanırlar mı dersin?” sorunsa, adam: “ Medyaya bir telefon yeter” der.
Saygılarımla
Dr. Haydar Dümen
Nöroloji ve Psikiyatri Uzmanı
(0212) 293 33 10 - 11
www.haydardumen.com.tr
HAYDAR DÜMEN
YAZARA E-POSTA GÖNDER