Trendeyim. Cam kenarında oturuyorum. Kulağımda müzik, dışarıda yavaş yavaş atıştıran yağmuru, güneşin önüne geçen bulutları, rüzgarda sallanan yaprakları, koşuşturan insanları, ayrılanları, kavuşanları izliyorum..
Birden çantamı karıştırmaya başlıyorum..
Sadece istasyondaki insanlar değil, yıllar sonra karşıma çıkan mektubun üzerindeki bütün harfler de heyecanla oradan oraya gidiyorlardı, tıpkı karnımdaki kelebekler gibi. Sanki 2009 senesi değil daha bu seneydi. O kadar yeni.. Kendi el yazısı ile yazdığı o sevgi dolu mektubunu okuduğumda aslında hiç yalnız olmadığımı hissettim. O anda onsuz geçen 9 ay kocaman bir özlem doğurdu. Yerinin dolamayacağını tekrar hatırlatıyordu. Artık eminin aşk tesadüfleri seviyordu.. Mektubu görmesem, okumasam, o an o duyguları hissetmesem sesini duyamayacaktım belki de kimbilir..
Aşk, onun şaşkın sesinin güzelliğidir.
Aşk, özleminin şiddetiyle tabuları yıkabilmendir.
Aşk, yepyeni kalabilen eski bir hikayedir.
Aşk, kalbinin sesini dinleyebilmendir.
Aşk, karnındaki kelebeklere can verendir.
Aşk, aklınıza gelmese bile hep kalbinizdedir.
En önemlisi;
Aşk, bana bu satırları yazdırabilendir! (:
Eğer bir gün siz de eski bir sevgiyi daha yeniymiş gibi hissediyorsanız, kelebeklerinizin kanat çırpma seslerini duyabiliyorsanız kulaklarınızı tıkayın dışarıya; sadece kendinizi, kalbinizi dinleyin.. Bir kere geldiğiniz hayatınızı kendiniz için yaşayın başkaları için değil. Doğruyu da yanlışı da siz yaşayın ve görün. Bunun tadı bambaşka. Anlamı bambaşka.
GAMZE KÜP
YAZARA E-POSTA GÖNDER