Yattığı yerden miskinlikle doğrulan adam, az ilerde saçlarını taramakta olan kadına seslenir:
“Piştt..Havva..canım sıkıldı, gel bişe verecem!” Havva, umursamaz gözlerle adama bakarak:
“De git..bişe verecekmiş. Ne vereceğini biliyoz..”
“Kız, valla çok art niyetlisin!”
“Aman sen çok ön niyetlisin! Aklın fikrin önümde zaten!” Adem:
“Canımm, havam, suyum, güneşim, arım, balım ve dahii peteğim.. Ama bak ayıp oluyo, üreyecez ki çoğalalım. İnsanlık bize güveniyo..” Evlerinin önündeki bomboş alanı göstererek:
“Na buralar nasıl dolacak sanıyon?” Havva, iki yana sallayarak saçlarını taramaya devam eder.
“Piştt heyy sana diyom! Valla ne kadar da bencilsin, insanlık adına beni duy ey Havva!” Kendine itinayla sağır süsü veren kadın daha fazla direnemez:
“Duyuyorum şapşal, duyuyorum! Senden başka duyacak kimsem de yok zaten. Hani biz çifttik? Bu kadar farklıyken nasıl bir çift olabiliriz?” Adem, parmağını şıklatarak yanıtlar:
“Aha! Felsefenin doğumu..İlk kadın sorgulamaya başladı..Sen yorma o güzel beynini, gel! Ben sana gösterecem nasıl çift olacağımızı..” Havva omuz silker. Adem’se artık nazlamaktan bezmiştir:
“Hah! yedirdin o elmayı..” Sesini incelterek, Havva yı taklit eder:
“Ademm! Gelll, ölümü ye, ye şundan azcıkk..” Al! yedik işte..cennetten kovulacağımız pahasına sözünü dinledik. Zaten cennette doğmuşum, kafadan cennetteyim yani..Şimdi, sayende ‘uğraş ki cennete girebilesin pozisyonu’ na düştük..” Havva, elini beline koyarak hışımla:
“Hıh..şuna da bak! Yemiyeydin, aç gözlülüğün sonun oldu işte. Ben meraklı, iştahlı ve paylaşmayı severim, o yüzden sana buyur ettim..” Kadının iyiden iyiye sinirlendiğini gören Adem, kolunu kadınının beline dolayarak,havayı yumuşatmaya çalışır:
“Boşver, tadımızı kaçırmayalım, yedik bitti gitti, çoktan gübre oldu zaten.. Biz, insanlık için neler yapabiliriz onları düşünelim. Bütün bir insanlık, bizden çıkacağına göre kardeşler nasıl çiftleşecek, kim kiminle baş göz olacak? Sakata gelmeyelim, işimiz çok hadi Havvacım, hadi gülüm.. Bırak şu lepiska saçlarını taramayı da sıcağıma gel.”
Havva, sert otlardan yapılmış, ucu iple sıkıca bağlanmış tarağı yere bırakarak Adem’in yanına gelir. Saçlarını savurur, gözlerini kırpıştırarak o tarihi soruyu sorar:
“Beni seviyo musun?” Adem:
“Yok, şu yapacağımız işi daha çok seviyorum..” Havva’ nın dudağını büktüğünü görünce duraklar:
“Tabii senin yerin ayrı canımm” Kadın, şefkatle erkeğine sokulur:
“Çok dürüstsün Adem, inşallah çocuklarımızda zaman içinde aslında denmesi gerekeni öğrenip, içlerinden geleni söyleme özelliklerini kaybetmezler”
“Bu dediğin teknik olarak lojik bir olay Havvacım!” Havva, kafasını Adem’ in omzundan kaldırır:
“Ne?”
“Yani demek istiyorum ki: teknik olarak lojik olmak; imkanlar ölçüsünde sınırları zorlamak manasındadır. İnsanoğlu, konu ne olursa olsun erişmek istediği şeye en kestirme yolu, zaman içinde bulacaktır inancında bir cümle. Yani senin oğlanlar, ilerde kızları tavlamak için çatır çatır yalan da söyler, türkü de okur” Gereksiz bulduğu diyaloglardan sıkılan Adem:
“Havacım, artık bu tatlı sohbet bittiyse biraz da beden dilini kullanalım diyorum.” der.
Gülüşürler..İlk kadın, ilk adamın göğsünde erir.
Saman olarak gelip, saman olarak gitmeyin. Dilediğiniz kadar alev alın. Sönünce bir daha, küllenince yeni baştan!
Yanmaktan korkanlar, sevgiyi yaşamaktan uzak duranlardır..
EDA DAĞHAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER