>

KÖŞE YAZILARI | DEMET ÖZGE AYKAN

Tezer

Tanımadığım birinin alelade düşmüş olduğu bir nottaki alıntıya gözümün takılması ile tanışıyorum onunla. (Demet Özge Aykan)
 
   
 
 
     



Tanımadığım birinin alelade düşmüş olduğu bir nottaki alıntıya gözümün takılması ile tanışıyorum onunla. Sadece ona ait bir cümleyi okuyup derhal gidip tüm kitaplarını satın alıyorum. Hepsini bir solukta okuyorum. Yetmiyor, bir kez daha okuyorum. İleriki zamanda biri, ona ait bir paragrafı okurken ben de onunla birlikte ezberimden söylediğimi fark ediyorum. Onun Svevo'su gibi, o da benim 'en sadık dünyam' oluveriyor. Onu okudum, kendimce anladım ya, sanki bir daha bir başka yazarı okuyamayacağımı, okusam da her okuduğumdan aynı şeyi anlayacağımı hissediyorum. Öyle de oluyor. Onun gibi bakıyorum, onun gibi seviyorum, istemeden de olsa onu idolleştiriyorum. Onun gibi yazdığımı fark ediyorum, onun okuduklarını okumak, onun dinlediklerini dinlemek, hayranı olduğu yazarların izini sürdüğü gibi ben de onun ardından gitmek istiyorum.

Hiç tanımadığım birini nasıl bu kadar sevebildiğimi anlayamıyorum. Sayısız yazar arasında neden sadece onun beni bu kadar etkileyebildiğini merak ediyorum. Keşke yaşasaydı da kendisine sorsaydım diyorum.

Herkes okusun diye, önüme gelene kitaplarını öneriyorum. Nasıl olsa herkes onu anlayamayacak. Cesaretinden dolayı ondan korkacak ve kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri o kadar sade ve net bir şekilde söyleyebildiği için eleştirecek. Ve ben her defasında sevmek üzere onu seçtiğim için ne kadar iyi bir sezgiyle hareket ettiğime sevineceğim.

Şimdi onun için bir sempozyum düzenleniyor. Katılan herkesin söyleyecek bir sözü var. Öğrenciler, fakülte hocaları, yazarlar, herkesin bir yorumu var, yazdıklarına, savunduklarına, yaşadıklarına dair. Ablası, yeğeni ve kızı da orada. İşte asıl onlardan duyduklarım benim için herkesin söylediğinden daha önemli.

Ablası, Sezer Duru, yanlış cümle kuranı derhal düzeltiyor, sürekli vurguluyor: O intihar etmedi. İntihar girişiminde bulundu.

Bu sempozyuma katılmanın onlara nasıl şeyler hissettirdiğini tahmin bile edemiyorum. Yorumsuz kalmama yetiyor.

Ablası, ne kadar çalışkan bir işkadını olduğundan bahsediyor. “Durmadan çalışıyordu,' diyor. “Evi her zaman derli topluydu. Çok iyi bir anneydi. Hayatı coşkulu yaşardı,” diyor. On iki yasına gelmeden tüm dünya klasiklerini bitirdiğinden bahsediyor.

Ayda Özlü, onda bir dönem kaldığından bahsediyor. “Çalıştığı dönemlerden biriydi ve beni bir günlüğüne yurda vermişti. Ben yurtta yaramazlık yapınca mecburen müdür onu arayıp beni alması gerektiğini söylemişti. Tezer geldiğinde müdüre belli etmiyordu ama alttan alttan gülümsüyordu. Müdürün odasından çıktığımızda kendini tutamayıp ‘Afferım kız, şu küçücük halinle nasıl darma-duman etmişsin orayı' dedi”, diye anlatıyor.

Kızının da dinleyiciler arasında olduğunu fark edip mikrofonun ona uzatıldığı an ise gözyaşlarımı tutamıyorum. Bu durum karşısında ağladığıma kendim bile inanamazken, bir yandan da kızının söylediklerini dinlemeye çalışıyorum:

“Öncelikle annemi böylesine yaşattığınız için çok teşekkür ederim. O harika bir anneydi, sevgisini hiçbir zaman benden esirgemedi, her zaman yanımda oldu. Ve bana çok önemli bir şey öğretti: Cesur olup içimden ne yapmak geliyorsa onu yapmayı.”

Oradaki herkes hakkında bir sürü şey söylüyor. Buraya yazmakla bitiremeyeceğim daha birçok şey. Ve şimdi aklımda öncekinden bambaşka biri var. Eskiden sadece kitaplardan bildiğim biriydi, şimdi çok daha 'gerçek' biri.

Ve herkesin hakkında söyleyecek bir sözü varken, ben onun hakkında söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum... Çünkü biliyorum, ne söylesem de eksik kalacak.

Çalıyor : Mozart – Requiem

http://grooveshark.com/#/s/Requiem/2Cq7HO?src=5
http://demetozgeaykan.blogspot.com/


DEMET ÖZGE AYKAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>