GECENİN KARANLIĞINDA KAYBOLMAK…
Gece yaşarım yalnızlığımı, sevgilerimi, aşklarımı ve özlemlerimi...
Gündüzler bana hiç çekici gelmiyor. Güneşi gördüğümde hayatın tüm karmaşası arasında eriyip yok olacağımı hissediyorum.
Güneşi sevmiyor değilim. Ama güneş çıktığında bazı insanların kirli yüzlerini görüp rahatsızlık duyuyor, hiç görmemeyi tercih ediyorum…
Her zaman hatırladığım masum yüzleriyle aklımın bir köşesinde kalmalarından yanayım.
Zaten zaman insanları değiştirmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Bazıları zamana yenik düşüp kendi ölümlerini hazırlıyorlar.
Zamana yenik düşenlerin tek eksiği: “Vicdan”…
“Vicdan En Büyük Adalettir” lafını unutmuş hayatlarına devam ediyorlar.
Hayata karşı bakışım biraz sert olduğundan, vicdanı olmayan insanların çemberimin içinde yer almasını pek tercih etmem…
Çünkü vicdanı olmayan insanlar gülmenin ne olduğunu da asla bilemezler…
Bundan dolayı, zamanın pis kurallarına uymaktansa gülüp geçmeyi tercih ediyorum.
Yaşanan onca günlerin hatırına, gülmenin önemini kaybetmediğim için kendime ayrıca teşekkür ederim.
Bu gece Sevgili Dostum Necati bana uğradı.
Neredeyse yirmidört yılı devirdik. Dile kolay, acısı tatlısıyla tam yirmidört yıl…
Bu yirmidört yıla neler sığdırmadık ki?...
Okul yıllarımız, ilk aşklarımız, iş yaşantımız, evlilikler, boşanmalar, acı çekmeler, mutluluklar, kavgalar, barışmalar….
Necati ile aramızda ufak bir fark dışında tüm yaşamımız neredeyse aynı…
Ben deli dolu, riske girmeyi oldukça seven ve hayallerinden ödün vermeyen bir insanım.
Dostum Necati ise hayata karşı biraz daha çekingen, şüpheli ve ayaklarını yere sağlam basmaya çalışan bir insan…
Bu arada çaktırmayın Necati içeride mışıl mışıl uyuyor.
Biraz önce tuvalete giderken “ Kibarcası Lavabo :) ” Necati’nin horlamasına da ilk defa şahit oldum.
Dostum amma sıkı horluyormuş, vallahi çok korktum :)
Şu an çalıştığı kurumda oldukça yoruluyor. Sanırım bundan…
Neyse yazıma kaldığım yerden devam;
Şu sıralar Necati’nin ihtiyacı olan tek şey: “Evet, Hazırım!...” diyebilmek…
Bu cümleyi söylediği anda hayatında büyük değişimler olacağını biliyorum. Bu cümleden sonra hayata daha farklı bakıp, geleceğini daha net şekillendirebilecek.
Benim zamanında yaptığım şey olan: “Deli Cesareti….”
Deli cesareti olmayınca hayatın bir anlamı da kalmıyor.
Aynı iş, aynı eş, aynı ev, aynı hayat, aynı sevgili, aynı aynı aynı….
Peki, neden bile bile mutsuzluğu kendimize yaşatıyoruz ki? Neden kendi kendimize acı çektiriyoruz?
Hayat dediğin aldığımız bir nefes değil mi? İçine çekersin, sonra da verirsin ve bir gün nefessiz kalıp boğulup ölürsün…
Sevgili dostlar, (size okurlarım demiyorum, çünkü siz benim için her zaman sırdaşım oldunuz)
Karar anı geldiğinde kendinizi frenlemeyin, yoksa "akan zamanın içinde kaybolup gidersiniz.".
Kendinize vakit ayırdığınızı sanıyorsanız, yanılıyorsunuz.
Bakın bakalım kimin için çalışıyor ve yaşıyorsunuz?. Zamanı geldiğinde, silgiye bile gerek kalmadan bir kalemde silinmiyor musunuz?.
Gerekirse benim gibi gecenin karanlığına teslim edin kendinizi…
Korkmayın gecenin size zararı dokunmayacak.
Aksine derin bir huzurun yanında, kendinizle başbaşa kalmanızı sağlayacak. Şu an ihtiyacınız olan sadece Huzur
Düşseniz bile, yerden kalkmanızı sağlayacak en özel yardımcı...
Eğer “Huzurunuz ve Deli Cesaretiniz” varsa inanın bir çırpıda yerden kalkabileceksiniz.
Şu sıralar, herkes “Kriz ve Ergenekon” lafını ağızlarına sakız yapmış.
Okuduklarına ve duyduklarına inanmaya başlamış, sonra da bunu yaşam felsefesi haline getirmişler.
Kısaca iç huzurlarını başkalarının kirletmelerine izin vermişler…
Kaçan zamanı yakalama fırsatını bile göremez olmuşlar.
Dostlarım!...
Zaman çok çabuk ilerliyor.
Anlıyorum, bugüne kadar hayatınızda değişiklikler yapmaya cesaret edemediniz.
Unutun geçmiş zamanı!....
Hayatınızı değiştirmek için, şimdi “Deli Cesareti”’nin tam sırası…
Hayatınızı değiştirmek için daha ne bekliyorsunuz?
Özellikle Dostum Necati...
"Evet Hazırsın!...Sadece İste!..."
Sevgiler,
Cenk Babaeren
cenkbabaeren@cosmoturk.com
CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER