Bir an yeniden denemek istersiniz; sevmeyi, sevilmeyi. Öyle kolay pes etmek istemezsiniz (Çağatay Öztürk)
Bir an gelir, sevmeye hazır olduğunuz ve dünyaları fethedebilecek kadar güçlü hissettiğiniz kişi için, melankolik bir gözyaşı seline teslim olursunuz. Neden bu yoğunluk, derinlik, acı anlamakta zorlanırsınız...Anlamanız kolay olsa bile kabullenmesi zor gelir!
Bir gün önce içinizin derinliklerinde hissedip, yanı başınızda varlığını yaşadığınız kişi yedi dağın arkasındaki kadar uzaklarda gibidir artık. 'Korku' ile 'sevgi' yanyana gelir mi demek için düşünmenize bile fırsat kalmadan 'yüreğinizdeki sızı' sizi hırpalar.
Bir an yeniden denemek istersiniz; sevmeyi, sevilmeyi. Öyle kolay pes etmek istemezsiniz gönlünüzün arzuları karşısında. Yaşadığınız saniyelik mutlulukları kafanızın içinde bir kaç katı sayılarla çarpıp mutluluğunuzu çoğalttığınız hissiyle, bile bile kendinizi kandırırsınız...Oysaki etkisini en fazla yitiren, içinizdeki derinliklerde yer alan acılara kafa tutabilir güçte sandığınız aşk'tır. Aşk duygunuzun güçsüz ve yenik düşmesi gerçeği ile yüzleşmemek adına kendi güçsüzlüğünüzü kabul edecek hale gelirsiniz.
Terk edilmekten korktuğunuz için, aşk diyetinin size dayattığı tek taraflı anlaşmayı imzalamaktan başka bir çareniz yokmuş gibi hissedersiniz. Sevilmekten bile kaçacak kadar aşk diyetine teslim olursunuz. Ama neredeyse, teslimiyet bile ruhunuzu rahatlatmaz. Çünkü esas isteğiniz, aşk'ı tereddütsüzce yaşayabilmektir. Bitmek, tükenmek bilmeyen ama'lar sizi yeniden aşk diyeti yapmanız için köşeye sıkıştırır.
Peki aşk diyeti yapmak yerine bir çözüm gelmez mi o an aklınıza? Belki o an aklınıza ne bir çözüm gelir, ne de günün birinde aşk diyetini bozma ihtimalini aklınıza sokacak bir aşk insanı ihtimali...
Umarım kendinizi aşk diyeti yapmak zorunda hissedecek kadar büyük aşk acıları yaşamamışsınızdır ve yaşamazsınız.
Bir kez daha sizlerle paylaştıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık.
Hoşçakalın. Mutlu kalın. Bu arada unutmayın her hoşçakal bir merhabadır aslında!