Çevrenizde yemek yenildiğinde aslında aç olmasanız bile siz de mutlaka bir şeyler atıştırıyor musunuz? Televizyon karşısında sık sık yemek yiyor musunuz? Geceleri yataktan kalkıyor ve kendinizi buzdolabının önünde buluyorsunuz musunuz?Yanıtınız “evet” ise dikkat edin, bu yeme alışkanlığınız midenizin değil, duygularınızın aç olduğunun işareti olabilir. Çünkü bazen bizi sevdiğimiz besinlere götüren şey aslında “midemiz” değil, “duygularımız” oluyor! Bir başka deyişle olumlu, özellikle de kaygı, sinirlilik ve huzursuzluk gibi olumsuz duygularımız kendimizi buzdolabının önünde bulmamıza yol açabiliyor. Örneğin işimizden memnun olmamak, arkadaşımızla veya partnerimizle yaşadığımız problemler, yeni bir hayat kurma veya başarı kaygısı, ekonomik sıkıntılar ile bunlar gibi olumsuz durumlar, duygusal açlığı tetikleyen süreçleri oluşturabiliyor.
Açlığınızın nedeni “duygularınız” mı?
Aşağıda yer alan durumlardan birkaçı sizi de ifade ediyorsa, “duygusal” yeme davranışı geliştirmiş olabilirsiniz.
1. Çevremdekiler yemek yerken aç olmasam da yemek yiyorum.
2. Sadece yapacak bir iş olsun diye yemek yerim.
3. En sevdiğim yemeyi yiyemediğimde çok üzülüyorum.
4. Sık sık televizyon karşısında yemek yiyorum.
5. Kendimi avutmak için yemek yiyorum.
6. Gece kalkıp abur cubur yemek istiyorum.
7. Eve geldiğimde bir şeyler yemeyi seviyorum, çünkü beni rahatlatıyor.
Yemeğe yönlendiren duygusal süreç
Psikolojik süreçlerde etkili olan seratonin ve dopamin adlı kimyasallar, kişinin gün içerisinde daha mutlu ya da daha mutsuz; daha kaygılı ya da daha rahat; daha huzurlu ya da daha tedirgin olması gibi duyguları yönetiyor. Örneğin dopamin yoksunluğunda, hayatınızın ışıltısını yitirmiş gibi görebilirsiniz. Kendinizi boşlukta, moralsiz, bitkin hissedebilirsiniz. Seratonin açlığı çekiyorsanız eğer, endişe ve gerginlik yaşayabilir; işiniz veya özel hayatınız kontrolden çıkıyormuş gibi kaygı duyabilirsiniz. Tüm bu durumlarda duygusal yeme davranışının gelişmesinin olağan bir durum olduğunu belirten Beslenme ve Diyet Uzmanı Melis Torluoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Kişi kendini bunalmış, üzgün, stresli, canı sıkkın hissettiğinde aslında buna dopamin ve seratonin depolarının boşalması neden oluyor. Vücut da bu biyokimyasalların boşluğunu daha fazla karbonhidrat ve yağlı besine ihtiyaç duyarak kapatmaya çalışıyor. Sonuç olarak saatlerce fiziksel açlık bulguları kendini göstermeye başlıyor”
Yemeğe yönlendiren fiziksel süreç
Günlük enerjinin çoğu, bazal metabolizma denilen, organların aktivitesini sürdürebilmesi için gerekli enerjiye harcanıyor ve bu ihtiyaç günlük olarak alınan gıdaların sindirimiyle birlikte ortaya çıkan enerjiyle sağlanıyor. Açlık süreci başladığında ortalama 3 saatte bir düşen kan şekeri seviyelerini dengelemek için ilk önce karaciğerdeki şeker depoları kullanılıyor ve kan şekeri 50 mg/dl düzeyinin altına düşürülmemeye çalışılıyor. Çünkü kan şekeri dengesi sağlanamadığında ve çok düşük düzeylere indiğinde; sinirlilik, gerginlik, ellerde titreme, terleme, bulanık görme ile başdönmesi gibi fizkselsemptomlar görülebiliyor. Bunlar kişinin günlük yaşam döngüsünü olumsuz olarak etkilerken, daha ağır bir tabloda sinir sistemi hasarları ve nöbetler ortaya çıkabiliyor. Metabolizmanın düzgün çalışmasını sağlamak ve kişinin günlük rutinini bozmamak için 3 saatte bir kendini gösteren bu fiziksel süreç açlık olarak adlandırılıyor. Yemek saati yaklaştığında kendini gösteren mide guruldamaları ve kasılmaları da açlığın en belirgin fiziksel belirtilerini oluşturuyor.
“Duygusal yeme” davranışından kurtulmak için…
Serotonin açlığı sizi şeker ve karbonhidratların peşine sürüklerken; dopamin yoksunluğu da aynı şekilde yağlı besinler ve kafeine yönlendirebiliyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Melis Torluoğlu, aşağıdaki önerileri uyguladığınızda yeme bağımlılığı ve duygusal açlığınızın üstesinden gelebileceğinize dikkat çekiyor.
Pilates ve yoga gibi sakinleştirici egzersizler ile esneme hareketlerini sıklıkla tekrar edin.
Günlük olarak 20 dakikalık periyotlarla güneşten yararlanın ve D vitamini üretimine destek olun. Bu sayede depresyonun da önüne geçebilirsiniz.
Karbonhidrat grubundan esmer ürünlere yer verin. Beyaz ekmek yerine, tam buğday ya da tam tahıl ekmeği; pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih etmeye başlayın.
Kendinizi gergin hissettiğiniz dönemlerde papatya ve melisa çayı tüketin.
Dopamin yoksunluğunda proteine olan ihtiyaç artıyor. Bu nedenle öğünlerinizin her birine az yağlı peynir, yumurta veya yoğurt gibi sağlıklı protein kaynakları yerleştirmeye çalışın.
Beslenme alışkanlıklarınızla yüzleşmek adına günlük tutmaya başlayın ve bir uzmandan yardım alın.
“Her Dönemin Vazgeçilmezi Leopar ”
“Hanımlar Yaz Geliyor Hazır mısınız?”
“Siz Hayatın Neresinde Yaşıyorsunuz?”
“Bıçak Saplanır Gibi Olan Baş Ağrılarına Dikkat!”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32